Meksika ve Orta Amerika’da bulunan kristal kafatasları dünyanın en anlaşılmaz sanat eserlerinden biridir. Maya ve Aztek kalıntılarında bulunan bu kafatasları, Ufologlar tarafından dünya dışı ziyaretçilerle ilişkilendiriliyor.Bu kafatasları, Mısır Piramitleri, Peru Nazca çizgileri, ya da Stonehenge gibi derin bir sırrı bünyesinde barındırıyorlar. Kafataslarının bazılarının 5000 arasında 36.000 yaşında olduğu sanılıyor.

En tanınmış kristal kafatası, 1 Ocak 1924’te’de Mitchell Hedges tarafından Belize’de Mayaların kayıp şehri Lubaantun’da (Maya dilinde düşen taşlar anlamına gelir) piramit tapınağının mihrabının altında kristal bir kafatası bulur.

Gerçek insan kafatası boyutlarında olan bu kafatası tamamen şeffaf kuartz kristalinden yapılmıştı. Kafatası, ayrı bir parça olan hareketli alt çene kemiği ile anatomik olarak son derece kusursuz bir yapıya sahip olarak tek bir kuartz kristalinden oyulmuştur.

Kafatasını kimin, hangi tarihte yaptığını tespit etmek isteyen Anna Mitchell Hedges, kafatasını o dönemde bilimsel testler yapan dünyaca ünlü Hewlett-Packard firmasına incelenmek üzere teslim etmiştir. Kristaller karbon içermediği için, karbon testi ile yaş tespiti yapamayan bilim adamları, bu kristal kafatasının ne zaman, hangi yöntemlerle yapılmış olabileceğini farklı yöntemlerle test etmeye çalışmışlarsa da her hangi bir açıklama getirememişlerdir.

Bu kristal kafasını inceleyen bazı araştırmacılar kafatasına alttan bakıldığında, bir uzay gemisine benzer bir şekil gördüklerini bile dile getirmişlerdir. Kimi araştırmacılar kafatasının bulunduğu ortama manyetiksel müzik tarzında tınılar ve renkler hatta bir ufoya ait hologram görüntülerin yayıldığını gözlemlemişlerdir.

Dünya üzerinde birbirinden çok farklı noktalarda farklı formalarda sayısız kristal kafataslı ortaya çıkmıştır. Fakat bunlardan 13 tanesi oldukça orijinal ve sıra dışı kafataslarıdır.

Bulunan her Kristal Kafatası birbirinden farklıdır. Gerek yapıldıkları zamanlamaları, gerekse kafatası şekli sebebiyle farklıdırlar. Ametist kafatası çok ünlüdür. Koyu mor renkli ametistten yapılmış olduğu için bu ismi almıştır. Bu kafatasının en ilginç özelliği ise uzun bir beyin boşluğuna sahip olması ve günümüz çizimleriyle uzaylı bir tür olan “Grilere” aşırı derecede benzemesidir.

Kristal kafatasları hakkın da bir çok teori vardır. Asıl en önemli teoriye göre, bunların anlamı ancak bütün kafatasları bulunduğunda ortaya çıkacaktır. Bu kafatasları ile ilgili sayısız hikaye ve mit olmasına karşılık eski Kızılderili ve Maya efsaneleri şaşırtıcı bir benzerlik göstermektedir.

İnanışlara göre, 13 gerçek kristal kafatası vardır. Bunlar dünyaya, dünyadışı ziyaretçiler tarafından getirilmişlerdir. Bu eserler, insanlık hakkında önemli bilgiler içermektedirler. Bu iki kültürün diğer bir ortak yanı ise, kristal kafataslarının mesajının anlaşılacağı tarih: 2012 olarak düşünülmektedir.

Michell – Hedges kafatası Hewlett – Packard şirketinin bilim adamları tarafından incelendiğinde, yaşı hakkında bir sonuca ulaşılamamıştır. .Ancak elektriksel alanın artmasına yol açtığı gözlemlenmiştir. Dikkati çeken diğer bir şeyde, bugünkü bilgisayar teknolojisinin geliştirilmesinde kristal araştırmalarının rolü olduğudur. Bazılarının düşündüğüne göre bu kafatasları, dünya dışı bir uygarlık tarafından dünyaya getirilmiş ve içine, bugün henüz çözemediğimiz şifrelenmiş bilgiler koymuşlardır. Bir tür databank görevi görmektedirler.

Bir çok medyum, bu kristal kafataslarıyla deneyler yaptılar ve tarif edemedikleri bir güç hissettiklerini söylediler. Diğer bazı kişilere göre, bu kafataslarının birinin sahibi Joke Van Dieton, bunu iyileştirme amacına yönelik kullandı. Ve iddia ettiğine göre beynindeki tümör kafatasındaki bu kozmik enerji ile ortadan kaybolmuştu.

Bazıları bu kafataslarının iyi karakterlerinden o kadarda emin değiller. Adrian G. Gilbert ve Maurice M. Cotterell, kitaplarında, Mitchell – Hedges kafatasının Maya rahipleri tarafından insanları yakmak için “bir tür lens – mercek” olarak kullanıldığını düşünüyorlar. Bazı Maya efsanelerine göre de bu kafatasları ölümü simgeliyordu.

Yapılan bilimsel bir analize göre Mitchell-Hedges kafatasının, o günkü ilkel teknoloji kullanılarak zımpara ile bu hale getirilebilmesi için, bir kişinin durmadan 300 yıl bu kristal parçasını zımparalaması gerekiyordu. Çünkü olağanüstü derecede pürüzsüz ve düzgün hatlara sahipti.

Acaba bu gizemli kafatasları Atlantis gibi, bir önceki dünyanın yıkılmasından sonra geride bırakılmış olabilirler miydi? Bu konu hakkında çok araştırmalar yapılsa da henüz kimse net bir bilgi edinmiş değil.

Bu gizemler dizisi halen daha adeta mantığa meydan okumaktadırlar. Hewlett-Packard firmasının Kuarts kristalinden yapılmış bu kafatası üzerinde edindiği ilginç sonuçlar bugün bile bilim adamlarını hayrete düşürmektedir.

Kristal kafatasının ancak ileri bir teknoloji kullanılarak yapılabileceğini ortaya koyan testlerin sonuçları şöyleydi:

1 Bilim adamlarından oluşan ekip, kristal kafatasının günümüzde telekomünikasyon sektöründe kullanılan ve bellek kapasitesi diğer materyallerden daha yüksek olan piezo-elektrik silikon dioksit isimli bir tür kuartz kristalinden yapıldığını ortaya çıkardı. Günümüzde kullanılan mikroişlemciler de bu maddeden üretilmektedir. Ancak daha da çarpıcı olan bu kristal türünün henüz 19. yüzyılda keşfedilmiş olmasıdır.

2 Piezo-elektrik silikon dioksit türündeki bu kristal, hem negatif hem pozitif kutuplaşma özelliğine sahiptir. Bu özelliği dolayısıyla kristal kafatası, akü ve pillerde olduğu gibi kendi elektriğini üretebilir.

3 Bilim adamları kutuplaşmış bir seri test ışığı kullanarak, iki ayrı parça olan kafatasının alt çenesi ile üst kafatası kemiklerinin aynı blok kristal kaya parçasından yapıldığını tespit ettiler. Kuartz kristalinin, elmastan daha yumuşak ve çok daha fazla kırılgan bir madde olması nedeniyle kafatasının tek bir parça kristalden yontularak elde edilmiş olmasının neredeyse imkansız olması bilim adamlarını hayrete düşürdü.

4 Mikroskop altında inceleme yapan bilim adamları, kafatasının üzerinde modern otomatik aletlerin ya da mekanik aletlerin kullanıldığına dair hiçbir iz bulamadılar.Bilim adamları, tek parça bir kristalden, alt çene gibi son derece hassas ve nadir bir parçanın, modern elmas uçlu elektrikli aletler kullanılarak dahi kırılmadan oyulmasının imkansız olduğu sonucuna vardı.

5 Bilim adamları kristal kafatasının hiç alet kullanılmadan, elmas parçası ile aşındırılarak oyulabileceğini ancak bunun da birkaç insan nesli boyunca, 300 yıl gibi bir süre devam etmesi gerektiğini hesapladılar.

6 Günümüzde kristaller eksenleri etrafından yontulurlar. Çünkü kristallerde moleküler bir simetri vardır. Kristali kırmamak için, doğal yapısına göre yani bu moleküler simetriye uygun olarak kesilmesi gerekir. Lazer ya da yüksek teknoloji kesme metotları kullanılsa dahi, kristaller doğal eksenlerine göre kesilmedikleri taktirde parçalanırlar. Ama bu kristal kafatası ekseninden tamamen bağımsız şekilde kesilmesine rağmen fizik kurallarına aykırı olarak hiçbir kırılma ya da çatlama olmadan yontulmuştur.

7 Kafatasının optik özellikleri de bilim adamlarını şaşkınlığa sürükledi. Kafatasına alttan verilen ışık, normal şartlarda her yana yayılması gerekirken bu kristal içinde bir kanal oluşturarak tam göz yuvalarının olduğu yere odaklanarak, dışarı yansıyordu.

8 Kafatasının bir başka şaşırtıcı optik özelliği de alt arka kısmına yerleştirilmiş olan prizmadır. Göz çukurlarına çarpan tüm ışık ışınları bu prizmadan yansır. Bu nedenle göz çukurlarının içine doğru bakıldığında, tüm oda kristal kafatasının gözlerinin içinde görülebilir.

Volkan Burnaz

By admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir