İşte sizlere dünya insanlığından gizlenen bambaşka bir gerçek daha. Kara Şövalye uydusu. Muhtemelen çoğunuz bu ismi sadece Batman filmlerinin yeni serisi olarak duydunuz. Ancak bu kez isim aynı olsa da durum çok farklı. Kara şövalye (Black Knight Satellite) adı verilen bu uydu, yaklaşık 80 yıl önce keşfedildi ve halen yukarıda karanlığın içerisinde dolanıp duruyor dünya’nın parlak katmanının hemen dışında. Karanlığın içinde yavaş yavaş ve bir yol izleyerek dönüyor.

Black Knight (Kara Şövalye) Uydusu, Dünya’nın etrafında dönen ve nereden geldiği bilinmeyen ( Dünya dışı varlıklarca atmosferimize yerleştirildiği düşünülen ) gizemli bir cisim. Ve ne olduğu anlaşılamayan bir dilde sürekli sinyaller yaymakta. Şu anda yukarıda ve 13.000 yıldır da orada olduğu söyleniyor.

Onlarca yıldır sayısız gözlem raporları ABD, Rusya ve Avrupa uzay araştırma enstitüleri tarafından doğrulanıyordu. Uydunun resmi fotoğrafları NASA’nın sitesinde de yer almasına karşılık bir türlü dünya kamuoyuna açıklanmıyordu.

Black Knight Uydusu efsanesi Nikola Tesla ile başlar. 1899’da Tesla’nın tekrarlayan bir radyo sinyali aldığı, bu sinyalin uzaydan geldiğine inandığı ve bulgularını bir konferansta açıkladığı bilinmektedir. 1920’lerde amatör telsizciler de aynı sinyali duyabilmişlerdir. Daha sonra 1928’de Norveç-Oslo’dan uzaya kısa dalga radyo yayını denemeleri yapan bilim adamları da uzun zaman gecikmeli yankı sinyalleri (UZGYS) almaya başladılar. Bu durum iletimden birkaç saniye sonra yankısını aldıkları çok da anlaşılamayan bir olaydı.

Sonunda 1954’te gazeteler (the St. Louis Post Dispatch ve the San Fransisco Examiner gibi) ABD Hava Kuvvetlerinin bir haberini yayınlayınca durum anlaşıldı; haber Dünya’nın yörüngesinde dönen iki uydunun tespit edildiğini bildiriyordu, henüz hiçbir ülkenin onları fırlatma kabiliyetinin olmamasına rağmen. Öyle görünüyor ki Black Knight birçok kanıtla tespit edilmiş ve ABD Hava Kuvvetlerince de doğrulanmıştı.

1960’a gelindiğinde, hem Birleşik Devletlerin hem de Sovyetler Birliği’nin yörüngede araçları vardı. Fakat 11 Şubat 1960’ta bütün gazeteler endişe verici bir haber yayınladı: Yörüngede tanımlanamayan bambaşka bir şey daha vardı. ABD Donanması’nın düşman casus uydularını tespit etmek için tasarladığı bir radar ekranı bir şey yakaladı. Bu, dönen koyu bir cisim olarak tarif edildi. Bu cisim ABD’nin değildi, Sovyetlerin de değildi. Ertesi gün gazeteler biraz daha bilgi yayınladı. Gizemli cisim uygun bir kutupsal yörüngenin 90 derecelik açısıyla değil, ekvatora yaklaşık 79 derece açılı bir yörüngede dönüyordu. Ayrıca 1728 km’lik yerötesine (uydu yörüngesinin Dünya’ya olan en uzak mesafesi) karşılık sadece 216 km’lik yerberisiyle (uydu yörüngesinin Dünya’ya olan en yakın mesafesi) basıklığı (eccentricity) da oldukça fazlaydı. Cisim bir tam turunu 104,5 dakikada tamamlıyordu.

O zamanlar ABD Donanması daha önceki bir Discoverer’ın fırlatılmasına ait olduğu belirlenen bir karkas parçasını takip ediyordu, 6 metreden biraz kısa yarım bir kabuk parçasıydı bu. 20 Kasım 1959’da fırlatılan Discoverer VIII, uzaya insan gönderip sonra onu paraşütlü kapsülle yeryüzüne indirme çalışmaları için önemli bir adımdı. Fırlatma planlandığı gibi gerçekleşti fakat kapsülün kendisi gizemli cisminkine benzer bir yörüngeye sürüklendi, en sonunda da kayıp ilan edildi.

Donanma o sırada 950 km’lik yeröte, 187 km’lik yerberi ve 80 derecelik açıyla tam turunu 103 dakikada tamamlayan bir karkas parçasını izliyordu. Black Knight cismine benzerdi fakat bire bir aynı değildi.

Ve sonra 1963’te astronot Gordon Cooper Mercury 9’la 15. turundayken yeşilimsi bir UFO gördüğünü bildirdi. NASA’nın Avustralya-Perth yakınlarındaki Muchea İzleme İstasyonu’nda çalışan yaklaşık 100 kişi, radar ekranlarında bu olaya tanık oldular. Daha sonra yapılan resmi açıklama, Cooper’ın elektronik cihazlarının arıza yaptığı ve çok fazla CO2 soluduğu için halüsinasyonlar gördüğü şeklindeydi.

1973’te İskoç araştırmacı Duncan Lunan işin aslını öğrenmek istedi. Norveçli bilim adamının verilerini edinerek inceledi. Lunan, bunun Boötes takımyıldızındaki çift yıldız Epsilon Boötis istikametini gösteren bir yıldız haritası olduğunu keşfetti. Black Knight’ın ne olduğu bilinmese de, Lunan’ın incelemelerine göre, Epsilon Bootes halkından bir çağrı yayınlıyor gibi görünüyordu. 12.600 yıllık bir çağrı.

Kanıtın son parçası 1998’de uzay mekiği Endeavor STS-88 uçuşuyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na ilk uçuşunu yaptığında geldi. Endeavor‘daki astronotlar tuhaf bir cismin fotoğraflarını çektiler, ve bu fotoğraflar NASA İnternet sitesinde, erişim kısıtlaması olmadan tüm halka açık olarak yayınlandı. Fakat kısa bir süre içinde bütün fotoğraflar yok oldu. Bir süre sonra yeni URL’lerle yeniden ortaya çıktılar ve bunun enkaz parçaları ya da uzay çöplüğü olduğu açıklamaları yapılarak geçiştirildi. Fotoğraflar yüksek kalitedeydi ve bir çeşit araca ait olduğu açıkça görünüyordu. O zamandan beri Black Knight hakkında bilinmesi gereken her şeyi biliyoruz. Neye benzediğini, nereden geldiğini, ne zaman geldiğini, elçi olarak amacını ve uzay programındaki birçok güvenilir tanık tarafından doğrulandığını biliyoruz.

O zaman niçin ondan hiç kimsenin haberi yok ve NASA onun varlığını kabul edemiyor?

1958’den 1965’e kadar Birleşik Krallık, Black Knight ismindeki bir programda, çeşitli atmosfere dönüş aracını test etme amacıyla 22 roket fırlattı. Fakat Black Knight hiçbir zaman yörüngeye herhangi bir şey yerleştirmedi, hatta ikinci kademesi, atmosfere dönüş aracını daha fazla strese sokmak için iniş yolunda ateşlendi, çıkışta değil. İsmi denklemden çıkarın, zincirin tüm halkaları dağılıyor. Black Knight Uydusu ile ilgili olduğu söylenen olayların hepsi kendi başlarına çok iyi belgelenmiştir ancak hiçbirisi böyle bir isimden (o zaman) bahsetmemiştir.

Bu yapay uydu 1950’lerin sonuna doğru medyada büyük yankı uyandırdı. Daha sonra Rus ajan uydusu sanılan kara şövalyenin varlığı, ABD gizli servisleri tarafından örtbas edilmeye başlandı.
Örtbasa göre Kara şövalye, bir kutupsal yörüngeli uyduydu. İnsanlar tarafından ilk kutupsal yörüngeli uydu 1960 tarihinde yollanmıştı. Kutupsal yörüngeli uydular, dünyayı haritalandırma, yeryüzü gözlemi gibi görevlerde kullanılırdı.

Peki kim böyle bir uydu koyup bizi izlemek istesin ki? Durum böyle olunca akla hemen dünya dışı varlıklar, yani uzaylılar fikri geliyordu.

Bu yıl, Muchea Avusturalya uydu şirketi tarafından gözlem istasyonundan alınan raporlara göre, kara şövalyeden garip sinyaller halen gelmektedir. Bu keşif belki de en büyük modern gizemlerden biridir.

Bu gizemli sinyaller yayan uydunun 10 bin yıldan fazla süredir yörüngede olduğu da bir ihtimal. Son iz düşüm metotları ve bilgisayar simülasyonlarına göre nesne yörüngesinde 11,456 yıldır dolaşıyor. Bu yörünge güneş sisteminin tamamını kapsıyor. Hesaplamalara kara şövalye bu yörüngeyi dolaşırken dünyaya yaklaşık 50 yılda bir uğramaktadır.

Volkan Burnaz

By admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir