Musevî soykırımının lideri Adolf Hitler, tarihin en büyük cânisi olarak kabul ediliyor. Resmî tarihin Adolf Hitler hakkında bize bildirdiği bu bilgilerin dışında kalan ve tüm bu olayların altında yatan bir neden var. Bu, Hitler’in spiritüalizm, gizemcilik vb. konularda aşırıya kaçıp, en sonunda yenilgiye uğramasından ileri gelmektedir.
Adolf Hitler, bu konuda o kadar ileri gidiyor ki, en sonunda bir saf ırk yaratmak için kara büyü uygulamaları içinde bir başka ırkı yok etmeye çalışıyor. Aslında Hitler’in bu yönü görünüşte bizi pek ilgilendirmiyor. Bizim için önemli olan Nazi Almanya’sında söz edilen UFO’lar ve Hitler’in UFO merakı. Ancak şunu da gözden kaçırmamak gerekir ki, bu da Hitler’i tüm bunları yapmaya iten nedenler içerisinde saf bir ırk yaratıp dünyayı ele geçirme adına başvurduğu tüm gizemli yöntemler yatmaktadır…
Viktor Schauberger’in Uçan Daireleri
Viktor Schauberger (1885 -1958) Naziler için 1938 -1945 arası bir seri uçan diskler icad eden Avusturyalı bir bilim adamıydı. Schauburger, likit vorteks (Girdap) biçimde işleyen bir çok uçandaire yapmış ve kayıtlara göre bunların bir çoğu uçmuştu. Ona göre, eğer su veya hava, ‘‘kolloidal’’ diye bilinen bir osilasyon (titreşim, salınım) şeklinde döndürülürse, açığa çıkan enerji müthiş bir güçte levitasyonu (yerçekimini yok ederek yükselme) doğuruyordu.
Bu şekilde yükselen disk, önce mavi-yeşil sonra da parlak gümüş renkli ışıklar saçmaya başlıyordu. Schauberger’in kullandığı motor ‘‘girdap hareketi doğal prensibi’’ ile hareket ediyor ve sıcaklık veya ses önleyici tertibat ihtiva etmiyordu çünkü sürtünme minumum seviyede idi. Tersine su akışının spiral karşı hareketi ile soğutma elde ediliyor ve bu da çekiş gücünü arttıran bir vakum yaratıyordu.
Nazi Almanya’sının sırları ve UFO’lar
7 Haziran 1945 tarihli “New York Times” gazetesindeki haber şöyle diyordu: “Uçan daireler, bir gizli silahtır. Almanlar, tarafından üretilmiş ve ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır. Amerikan Hava Kuvvetleri’nin verdiği bilgiye göre, Almanya göklerinde uçan gümüş balonlar görülmüştür. Hatta bunların bazıları saydam yapıdadır.”
İlerleyen günlerde halk arasında, UFO’ların tamamen Alman Silah Endüstrisinin bir parçası olduğu söylentisi yayıldı. Yapılan UFO gözlemleri artarken, özellikle İskandinavya gökleri oldukça sık ziyarete uğruyordu.
Bu dönemde “SS” ideolojisi, bir çok bilimsel araştırma yapmaktaydı. Araştırma birimleri U-13 ve E-4, bu yeni teknolojiyi mükemmelleştirmek için çalışıyordu.
İddialara göre Nazi Almanyası II.Dünya Savaşı sırasında, elektromanyetik özel cihazların ürettiği, Anti – gravitasyonun (karşıt çekim) etkisi ile işleyen uzay gemileri projelerini gerçekleştirmişti. Bu üç projeden ilki Dr.Schumann başkanlığındaki bir gurup tarafından gerçekleştirilmişti. 1945 başına kadar 17 adet disk şeklinde ve 11,5 m. Çapında uçandaireler yapılmıştı. Bu uçan daireler 84 test uçuşundan sonra Vril-1 adıyla uçmaya başlamışlardı. İkinci proje SS – Entwicklungsstelle (S.S’lerin Geliştirme bölümü) kontrolü altında gerçekleştirilmişti. Bu proje ile 1945 başlarına kadar muhtelif büyüklüklerde ve çan şeklinde dairesel uzay gemileri yapılmıştı.
Böylece Victor Schauberger’in uçan daire taslakları ortaya çıktı. Bu cisimler, ünlü temasçı George Adamski’nin 1952 yılında çekmiş olduğu fotoğraflarla oldukça büyük benzerlikler göstermekteydi. S.S E-4 bölümünün ürettiği uçandaire tiplerinden ilk yapılana Haunebu 1 deniyordu. Diğerleride 2, 3 ve 4 olarak sıralanıyordu.
Haunebu I : 25 m. Çapında idi. Bunlardan sadece 2 adet üretilmiş ve 52 deneme uçuşu yapılmıştı.
Haunebu II : 26,30 m. çapındaydı. Bunlardan 7 adet üretilmiş ve 106 deneme uçuşu yapılmıştı.
HAUNEBU III : 71 m. çapında idi. Bundan da yalnız bir adet üretilmiş ve 19 deneme uçuşu yapılmıştı.
HAUNEBU IV : Bu proje yalnız 1946 da gerçekleştirildi ve devamı gelmedi.
Almanlar, 1941 ve 1942 yıllarında çalışmalara başladılar. Ancak, ilk denemelerde, yapım hataları olduğu ortaya çıktı. V-1, V-2, V-4’den sonra 1942 yılında mühendis Richard Miethe, İtalyan bilim adamı Giuseppe Bellenzo ile V-7’nin yeni modeli üzerinde çalışmaya başladı. Zamanla, Hitler’in de desteğini alan Miethe- Bellenzo ekibi Schriever-Habermohl ikilisiyle ortak çalışmaya girdi ve V-7 ortaya çıktı. İlk uçuş denemesinde, 20.813 metre, ikinci denemede ise 24.200 metre yüksekliğe ulaştı.
Diğer yanda Vril adıyla bilinen uçan diskler projesi de devam ediyordu. Bu projenin mimarı Schumann grubuydu ve mucize yaratan silahlar konusunda uzmanlaşmış SS E-4 bölümünden destek alıyordu. Vril-1 serisinden tam 17 cisim üretildiği biliniyor. Disklerin çapı 11.56 metreydi ve 2.900 km/sa hızına ulaşabiliyorlardı. Garip bir biçimde Vril-1 ve Vril-9’un görünümleri, Amerikalı astronot Edwin Aldrige’in Ay yüzeyinde gördüğü nesnelere çok benziyordu!…
Almanlar savaşın sonuna kadar silahlarını mükemmel hale getirebilmek için sürekli çalışıp durdular. Yeni projelerine “Ateş Topu” adını vermişlerdi. Radyo dalgalarıyla yönlendirilen ateş toplarının tek hedefi vardı : yok etmek… Düşman uçaklarından çıkan gazı buluyor ve radarlarını işlemez hale getiriyordu. Motorun ve elektrik sisteminin çökmesini sağlıyordu. Bu özellikler bazı UFO gözlemlerinde yakın karşılaşmalarda nerdeyse aynen karşımıza çıkıyor. O dönemde bugün UFO adını verdiğimiz dairesel biçimli taşıtlar inşa edildi ve kullanıldı. Bir çok defa da gözlemlendiler. Şimdi bu tanıklardan birini orijinal almanca metinden yapılan çeviriyle yeniden gözden geçirelim. Çok gizli askeri belge niteliğini taşıyan gözlemde tanığın adı ve kimliği açıklanmamıştır.
-TOP SECRET –
“Almanya’nın Bavyera bölgesindeydim. Cumartesi öğleden sonra, akşam olmak üzereydi. Karşı taraftan yüksekliği pek fazla olmayan uçan bir cismin bana yaklaştığını gördüm. Çapı 8 ile 20 metre arasındaydı. Çevresine ıslık sesi yayıyordu ve cisim hafif bir titreşimle sarsılıyordu. Cismin alt kısmında 3 yarım küre ve bir de mavi nokta vardı. Ortadaki gamalı haç resmi hemen dikkatimi çekti. Pencereye benzer bir şey yoktu. Sadece delikler vardı. Bu ıssız mekanda ve çevrede artık çalışmayan eski fabrikalardan başka bina yoktu.
Garip cisim alçaldı ve bir duvarın arkasından görebildiğim kadarıyla yere indi. Az sonra ortaya çıkan kamyon cisme yaklaştı ve uzaktan pek seçemediğim şeyler olmaya başladı. Sadece insan formunda 2 siluet görebildim. Biri uçan cismin alt tarafında diğeri ise üzerindeydi. Uçan diskin yüzeyi metal plakalarla kaplanmışa benziyordu. Hem alttaki 3 kürede hem de üst tarafta çıkış borusuna benzeyen bölümler dikkatimi çekti. Az sonra ‘NSU 80 Solingen’ plakalı bir araba geldi. Bunu yeşil bir Wolkswagen izledi.
Gidip yakından bakmaya karar verdiğimde ise uçan cisim çoktan ortadan kaybolmuştu. Yaptığım gözlemden bir hafta sonra, bu bölgede pek çok kişinin UFO gördüğüne dair raporlar verildi. Benimle aynı cismi yada benzerlerini görmüş olabileceklerini düşündüm. Benzincide çalışan bir adamla konuştuğumla onun da cismi gördüğünü öğrendim.”
Evet, yaklaşık 50 yıl öncesine dayanan bu rapor adını gizli tutmak isteyen tanığın korkusunu, merakını ve kendi ülkesinde yaşanan gizeme duyduğu ilgiyi açıklamaya yetiyor. İster istemez insanın aklına şu soru geliyor : Almanlar bu teknolojik bilgileri nereden ve nasıl alıyorlardı?
Adolf Hitler’in gizemleri
Hitler, gizemciliğe fazla yakınlaşmış biriydi. Medyumluk dışında kara büyü ve maji ile de uğraşıyordu. Ama onu kötü kılan ise evrendeki karanlık güçlerin emrinde olmasıydı. Hitler, aynı zamanda çevresindekilerle beraber kara büyü uygulamaları yapıyordu… Hitler, ayrıca geçmişi çok eskilere dayanan gamalı haçı tersine çevirerek kullanmış ve Nazi kavramıyla birleştirmişti. Gamalı haç, çok eski bir semboldür…
Bu sembol dünyanın dört bir yanındaki medeniyetler tarafından kullanılmıştır. Ancak, bunu hangi medeniyetin ilk kullandığı bilinmemektedir. Bilinen nokta şu ki; bu sembol güneşi, hayatı, bereketi simgelemekte ve aynı zamanda gökten kozmik bilgiyi içinde barındırmaktadır. Oysaki Adolf Hitler bu sembolü ve anlamını tamamen farklı bir biçimde kullanmayı tercih etmişti.
Adolf Htler – Heinrich Himmler – Otto Schumann – Victor Schauberger
Bilindiği üzere Adolf Hitler’in amacı, Alman toplumundan saf ve üstün bir ırk yaratmaktı. Sadece sarışın, mavi gözlü, uzun boylu sağlıklı ve kendi emri altında toplanmış bir türü hedeflemekteydi. Ve bunun için ne gerekiyorsa da yapmaya kararlıydı. Ona göre üstün Alman-Arî ırkın dışında kalanlar insan değildi. Bu fikir, ona Teozofi Cemiyetinin kurucusu Helena Petrovska Blavatski’den gelmişti. Bu kadına göre, saf ve üstün ırk, dünyaya başka bir gezegenden gelip yerleşen uzaylı bir toplumdu. İşte bu görüş Hitler’i etkilemiştir. Ancak, Hitler bunu yanlış yorumlamış ve ortaya çok yanlış sonuçların çıkmasına sebebiyet vermiştir.
Hitler, Nazi Partisi içinde Budizm’e ve ona bağlı olarak gelişen diğer Uzakdoğu felsefelerine yönelik kişilere yakındı. Nitekim, savaşın sonunda karargahı yok edildiğinde yıkıntılar arasında bulunana 12 Tibetli Budist rahibin cesedinin bulunması dikkat çekicidir.
Aldebaran Yıldız Sistemindeki İnsanımsı Dünyadışı Zeki Varlıklarla Bağlantı
Haunebu uzay gemileri temelde ‘‘Elektromanyetik Antigravitasyon tesiri’’ ile uçabilen araçlardı. ‘‘İnterkozmik Araç’’ denilen Vril uçandaireleri ile başka bir boyutsal kanala geçip muazzam mesefeleri çok kısa sürelerde katetmek mümkündü.
Vril mensubları ‘‘Boyut Kanalında’’ yolculuk yapabilen bir ‘‘Uzay gemisi’’ üzerinde çalıştıklarını belirttiler. Bu gemi vasıtası ile 68 ışık yılı uzaklıkta bulunan Aldebaran’a rahat ve hızlı bir şekilde gitmek mümkündü. Vril mensubları kendilerinin ‘‘medyumsal iletişimle’’ sağladıkları Alman- Aldebaran ittifakının ve anlaşmasının bir sonucu olarak dünya dışı bu varlıkların savaş gücünden faydalanılabileceğinden söz etmişlerdi. Bu düşünceler 2 veya 4 ocak 1944 tarihlerinde Adolf Hitler’ e de sunuldu.
2 Ocak 1944’de Hitler, Himler, Künkel (Vril örgütünden) ve Dr.Schumann’ın (Vril örgütünden) katılımı ile şunlar konuşulmuştu:
Hitler, Himmler’in ısrarı ile Künkel ve Schumann’ın düşüncelerini öğrenmeye karar verdi. Künkel ve Schumann birkaç kelime ile Aldebaran İmparatorluğu ile yapılan ittifaktan bahsettiler ve Vril örgütüne ait çalışma toplantılarına ait tutanakları (yani Aldebaran İmparatorluğu ile kurulan medyumsal temasa dair belgeleri) Hitler’e sundular. Hitler bunları dinlerken, bir yandan da Himmler’e anlamlı bir şekilde bakarak, bütün bunları ciddiye alıp almama konusundaki şüphelerini hissettirmişti.
Hitler’e ve Nazi Almanyasına hizmet eden (Aldebaran’daki varlıklar iletişimi sağlayan) büyük medyumlar
Künkel, yapacakları araçlar sayesinde büyük mesafeleri katetmenin mümkün olduğunu ifade etmişti. O, Aldebaran hakkında gerekli bütün bilgileri Hitler’e vermişti. (yani Aldebaran’ın (yıldız sisteminin) dünyaya benzer iki gezegeni olduğu, başka ırklardan olan Regulus ve Capella ile yaptıkları savaşları, teknik üstünlüğe sahip uzay filoları v.s) Künkel’in Führer’e anlattığına göre, Almanya ve Aldebaranlılar arasında telepatik bir iletişim kurulmuştu ve bu halen de devam ediyordu.
Hitler bunları dinlerken sabrının taştığını hissediyordu ki, tam bu sırada Himmler, Künkel’in açıklamalarını sonuna kadar dinlemesini rica etti.
Schmumann, ‘‘İnterkozmik Araç’’ denilen Vril uçandairelerinin plan ve fotoğraflarını Hitler’e gösterdi. Schumann ve Künkel, “yapacakları uzay araçları’’ vasıtası ile Aldebaran’a uçmak ve oradaki yönetimle ittifak yaparak, Aldebaranlı uzay savaş gemilerini bu dünyaya getirmek için hazırladıkları planları da açıkladılar.
Bu gemiler, uzay ve boyut kapıları vasıtası ile dünyadaki savaşa sokulabilirse, Almanya’nın zaferi garanti edilebilirdi. Hitler o ana kadar tek bir söz bile söylememişti. Sonunda Himmler’e bütün bunlar için ne düşündüğünü sordu. Himler, bütün bunların bir fantezi ürünü olmadığını ve araçların Vril örgütü mensublarınca denenmeleri şartı ile, akla uygun bulduğunu açıkladı. Hitler ilk defa olarak, Schumann ve Künkel’e bütün bunların ayrıntılı olarak planlanıp planlanmadığını sordu.
Schumann, ilk uygun Vril aracının böyle bir uçuş denemesi için hazır olduğunu ve bu ay içinde ilk insanlı uçuş denemesini gerçekleştirebileceklerini belirtti. Yapılan hesaplara göre, farklı zamanlar ve boyutlar pilot ve mürettebat için bir sorun teşkil etmeyecekti. Bu taraf zamanına ölçüldüğünde Aldebaran’a varış 22- 23 yıl sürüyordu ama aracın içindeki mürettebat için geçen, boyut değişikliği dolayısı ile , yalnız birkaç gün sürecekti. Bu hesaplamadaki en ufak yanlışlık bile Vril mürettebatının ölümüne sebep olabilirdi.
Hitler, Aldebaran savaş gücünün dünyaya yardıma gelmesi en iyi şartlarda 50 yıl sürer dedi. Künkel, bugünkü Vril tekniği şartlarında bu doğrudur, fakat çok yakında daha iyi araçlar üretebileceğiz diyerek cevap verdi.
Hitler’e verilen bütün bu bilgiler yine de onu tatmin etmemişti. Dünyaya gelecek olan bu varlıkların ne biçim yaratıklar olduğunu sordu.Künkel söz konusu halkın, insan ırkından olduğunu ve bir çeşit imparatoriçe tarafından yönetildiklerini söyledi. Hitler bütün bunları dinledikten sonra, onlara SS’lerin desteği ile bu girişimi başlatabileceklerini söyledi. (Hitler o zaman bu girişime hiç inanmıyordu. Nisan 1945’de Himmler’e şöyle demişti:
‘‘Umarım ki bu uzay imparatorluğu, Künkel ve Schumann’ın söz verdiği gibi, intikamımızı almak için dünyaya gelebilir!’’)
Führer karargahındaki konuşmadan hemen sonra, yani 2 Ocak 1944’de Vril-7’nin yapımı için tüm güçler seferber edilmişti. Vril mensublarının perspektivinden bakıldığında bu o kadar zor bir şey değildi. Ve o gün bağlantı için çalışmalara büyük bir süretle başlandı.
Bu bağlantı eski bir ezoterik bilgi kaynağına göre, çok eski zamanlarda “Aldeberan” yıldız sisteminde yaşayan zeki bir dünya dışı varlık uygarlığı’nın Himalaya Dağları’nın altında yer alan sonsuz mağaralar ülkesine yerleştikleri yolunda açıklamalar bulunmaktadır. Bu uzaysal ırk, daha sonra ikiye ayrıldı. AGARTA, sağ eli, iyilik, dürüstlük yolunu; ŞAMBALA ise sol eli, yani karanlık yolu temsil ediyordu.
Agarta’nın hedefi, dünya insanlarından uzak durma ve olumlu düşünceyi yayma idi. Şambala’nın hedefi ise şiddet kullanarak dünya toplumlarını ele geçirmeye yöneliktir. Evrendeki negatif güçler için dünyayı ele geçirmenin en kolay yolu, Şambala aracılığıyla, ruhsal evrimde ileri gidememiş, maddî çıkar ve hırslarla kıvranan bir dünya lideriyle anlaşıp, onu kullanmak ve sonra da ortadan kaldırmaktır. Ve bunun içinde Hitler’e birçok yardımlarda bulunuyorlardı. Adolf Hitler’in ilgilendiği konuların ve yakın temasta olduğu dünya dışı varlıkların verdikleri bilgiler sayesinde kendisinden zeka olarak çok daha üstün yapıdaki her insanı kendine bağlaması her geçen gün onu adeta halkı arasında tanrılaştırıyordu. Tüm bu onlara göre Hitler asla sıradan birisi olamazdı. 1973 yılında Hamburg Belediye Başkanı yaptığı bir konuşması sırasında Hitler için şöyle diyordu:
“Rahiplere ve din adamlarına ihtiyacımız yok. Biz Hitler aracılığıyla Tanrı’yla doğrudan ilişki kuruyoruz.” Bir çok kişiye göre de o İncil de bahsedilen kutsal ruhun ta kendisiydi.
Hitler genç yaştan itibâren gizemli olaylarla yakından ve hatta aşırı derecede ilgilenmeye başlamıştı. Daha genç yaşlardayken bile “Ostara” dergisini elinden düşürmüyordu. Bu derginin bir özelliği vardı. Pozitif yönde çalışmalarda bulunan inisiyatik merkezlerdeki bilgileri çarpıtan ve yanlış yorumlara uğratan bir özellik taşıyordu. Dergi, Adolf Joseph Lang ya da kullandığı diğer adı olan Georg Lanz von Liebenfels tarafından yayınlanıyordu. Derginin ana fikri, üstün ırkın yüceltilmesi üzerineydi ve şöyle diyorlardı:
“Arî ırktan gelmeyenler insan değildir. Onlar evrim basamağında ancak maymunlarla aynı sırada yer alabilirler. Tarih, iyi ve kötü güçlerin sonu gelmeyen mücadelesini tekrar tekrar anlatır. İyi güçler, Arî ırktan gelmiş insanlarda Enkarne olmuşlardır. Diğer ırklar ise kötülük güçlerinin bedenlenmiş hâlidir. Üstün ırka mensup halklar, tanrıların baş yapıtıdır. İnanılmaz doğa üstü güçlere sahip bu kişiler bedendeki enerji merkezlerini kullanabilirler. Bu yetenekler, onlar diğer bütün ırklardan ne kadar üstün olduklarını göstermeye yeter. Tapınak şövalyeleri; ki bunlar kısmen rahip, kısmen asker olarak bilinirler, binlerce yıl boyunca Himalayalar’daki inisiyasyon merkezlerinin gizli bekçileri oldular.”
Şambala hikayelerinin dilden dile dolaştığı 1918 yılında Karl Haushofer Vril örgütünü kurduğu. Vril, kelime anlamıyla “ Her insanın içinde yatan sınırsız enerji ” demektir. Ancak, sıradan dünya insanları bu enerjinin çok küçük bir kısmını kullanabilirler. Ona hakim olan, kendine, insanlara ve de bütün dünyaya hakim olabilir denildiği bir ortam içerisinde yetişmişti Hitler. Irkçı ve gizemci düşünceleri burada oluştu. 1920’de Thule örgütüne katıldı. O zamanlar Soylulara ve yüksek burjuvaziye önem veren örgütün, bir köylü ve bir onbaşı olan Hitler’i aralarına alması hiç de kolay olmadıysa da kendisini bu gizli örgüte kabul ettirmeyi başardı daha sonraları.
Uçandaire Projesinde Çalışan Bilim Adamları ve Çalıştıkları Gizli Projeler
Aynı yıllarda Hitler, kendine yol gösterecek olan birini buldu: Karl Haushofer… Münih’te doğan ve 1904’ten itibaren tüm Uzakdoğu’yu dolaşan Haushofer, zengin bir ailenin çocuğuydu. Yanına Rudolf Hess ve Adolf Hitler gibi isimleri toplayıp Thule örgütüne girdi.
Adolf Hitler, kendini dünyaya ve de özellikle de Almanya’ya, Avrupa’yı yeniden kurmak üzere gizemli güçler tarafından gönderiliğine inanıyordu. Ama tüm bu garip çalışmalarına ve deneylerine rağmen yinede hedefine ulaşmamıştır. Hayalleri ve hedefleri onunla birlikte mezara girmiş ve yok olmuştur. 2. Dünya savaşının bitmesiyle birlikte savaş sırasında kullandıkları UFO’lar da aniden ortadan kaybolmuştur. Bazı Araştırmacıların yaptıkları incelemelere göre şu yönde bir kanı ortaya çıkmıştır ; 2.Dünya savaşı sırasında kullanılan bu Vrill serisi UFO’lar ve diğerleri uzmanlarca parçalarına ayrılıp Kuzey Kutbu’nda bulunan gizli bir yere “SS” deniz altılarınca taşındıklarıdır. Bu iddialarla ilgili tam bir kanıt elde edilemediyse de bu kanıyı tasdikler nitelikte bir olay yaşanmış bulunmaktadır.