Kaçırılan insanların neredeyse hemen hepsi gemiye alındıkları süre sonrasında gri varlıklar tarafından burunlarına yerleştirilen yabancı maddelerden söz ediyorlar. Bu olay esnasında tanıkların en net hatırladıkları nokta ise ince uzun tıbbi bir cihazın burun deliklerinden içeri sokulduğu andır. Anlattıklarına göre bu tıbbi cihazın hemen ucunda minik bir metal parça bulunmakta. Cihaz burun deliğinden çıktığında bu garip metal parçacığın artık o cihazın ucunda olmadığı vurgulanıyor.

Hangi amaçla bu cisimlerin yerleştirildiği tam olarak bilinmese de bilim çevrelerince bu minik parçacıkların bir gözlem cihazı olduğu iddia ediliyor. Tanıkların hipnoz sonrasında birde röntgen taramasına tabi tutulmaları sayesinde griler tarafından kaçırılan kişilerin vücuduna yerleştirilen bu minik mikro çiplerin görüntülenip gün ışığına çıkarılmaları da mümkün olmaktadır.

Kaçırılan insanların vücudunda daha çok baş, ve kemikler üzerine yerleştirilen bu yabancı cisimler kişiye acı yada herhangi bir rahatsızlık kesinlikle vermiyor. Kaçırıldığının farkında olmayan kişilerin bir çoğu herhangi bir hastalıktan dolayı röntgen filmi çektirdiği sırada filmlerin incelenmesi sonucunda bu parçacıkların vücutlarında bulunduğunu anlıyorlar. Hiçbir şey hatırlayamayan kişi daha sonraları hiç alışık olmadığı garip bir deneyimi yaşadığını idrak etmeye başlıyor. Kimi şahıslar bu cisimleri ameliyatla vücutlarından çıkarttırıp incelenmesi için bilim adamlarına bu parçacıkları teslim ediyorlar.

Bu güne kadar kaçırılan insanların vücutlarından çıkarılan bu küçük parçacıklar A,B,C,D,E,F,G ve H olarak sekiz ayrı sınıfa ayrılmıştır.

Uzaylı mikroçiplerinin varlığı, ilk kez 1967 yılında, Betty Andreasson adlı Massachusetts’li kadının uzaylılar tarafından kaçırılmasıyla duyulmuştur. Andreasson, dünya dışı varlıklar tarafından kaçırıldığını ve uzaygemisinde yapılan tıbbi incelemeler sırasında burnunun içine küçük, sivri uçlu bir topun yerleştirildiğini açıklamıştır.

Betty Andreasson 1967, dünyadışı varlıklarca kaçırıldığını ve bu varlıklarca burnuna minik bir parcacığın yerleştirildiğini ilk defa açıklayan kişidir.

Eylül 1986’da, saygıdeğer bir bilim gazetesi olan Nature’de, İngiltere Oxford Üniversitesi jinekologlarının bir raporu yayınlanmıştır. Raporda, doğum öncesi rutin kromozom testinden geçen bir kadın hastanın jenital sıvısında esrarengiz bir cismin bulunduğu belirtilmektedir. Tanımlanamayan bir maddeden yapılmış olan ve küçük noktalardan oluşan bu cisim, sadece 10 mikron ölçüsünde olup, şimdiye kadar tespit edilebilmiş tüm mikroçiplerden daha küçüktür.

1995 yılında Amerika’da kaçırıldığını iddia eden ve ismi açıklanmayan bir kişi, kemiklerine yerleştirilmiş olan minik parçacığı fark edince, o garip cismin ameliyatla alınıp test edilmesine karar verdi.

NIDS ( National Institute for Discovery Science ) adlı kuruluşun bu garip parçacık üzerinde yaptığı incelemeler ve analizler sonrasında ele geçen parçacığın kesinlikle vücuda yabancı bir nesne olduğu saptanmış oldu!…

Metalürjik spektrografi, radyografi ve kimya analizlerinden geçirilen bu garip nesne; ( 4, mm uzunluğunda 0, 6 mm çapında ) metalik bir varil olarak tanımlandı.

Unutmadan eklemeliyiz ki her ele geçen her cismin şekli ve boyutu farklılık göstermektedir. Yukarıda anlattığımız olayda ele geçen cismin üzeri kuvars benzeri son derece sağlam bir maddeyle kaplanmıştı. Cismin dış yüzeyi ise demir, fosfor ve kalsiyumun karışımından oluşmaktaydı. Bilim adamaları ve UFO araştırmacıları ellerinde bulunan ve çeşitli analizlere tabi tutukları bu cismin minik bir verici olduğu konusunda ortak bir kanaate varmış bulunmaktalar. Şuan CIA ve diğer gizli birimlerin hatta ciddi UFO araştırmaları yapan bir çok özel araştırma grubunun elinde incelenmekte olan dünya dışı medeniyetlere ait parçacıklar çokça bulunmaktadır. Bu parçacıkların gerçekliliğini ve dünya dışı bir zekanın ürünü olduklarını kanıtlayan diğer önemli bir nokta ise bu ele geçen cisimlerin şuan bile yapısının çözülememiş olmasıdır.

Hatta bazı parçacıklar tüm analizlere rağmen dünyamızda bilinen hiçbir element yada materyalle bağlantısının olmamasıdır. Tanımlanamayan bir teknolojinin ürünü olan bu mikroçip benzeri cisimler şuan bile bilim adamlarınca çözülememiş bir muammadır.

Kaçırılan kişilerin röntgen filmlerinde tespit edilen bu cisimlerin derinin altına nasıl olup da herhangi bir kesik açmadan yerleştirildiği günümüzde bile tam bir sır niteliği taşımaktadır.

Aşağıda dünya dışı varlıklar tarafından kaçırılan birkaç tanıktan ameliyatla çıkarılan mikroçipleri görmekteyiz.

Bilim adamları incelemeye alındıkları her bir mikroçipin aynı zamanda birer verici olduğu düşünülmektedir. Çeşitli boylarda ve biçimde yüzlerce mikroçip şuan gerek gizli servislerin elinde gerekse çok önemli bilim çevrelerinde incelenmektedir.

Tüm bu verileri arka arkaya sırladığımızda karşımıza tek bir gerçek çıkmaktadır. Bu gerçekte yüzyıllardan beri bizleri inceleyen bir takım dünya dışı varlıkların kobayları olarak kullanıldığımız ve üzerimizi adeta bir yorgan gibi örten gök yüzünün hiç de sandığımız gibi boş ve sahipsiz olmadığıdır. Ele geçen ve kişilerin vücutlarında bulunan bu garip teknoloji harikası parçacıklar bizlere “ Evrende yalnız olmadığımız ” gerçeğini kanıtlamamızda yeterli olacaktır.

Bugün başta Amerika olmak üzere dünyanın bir çok ayrı noktasında kaçırıldığını söyleyen insanların sayısı milyonları bulmaktadır. Ve her geçen gün dünya dışı varlıklar tarafından kaçırılan insanlara daha binlercesi eklenmektedir.

Volkan Burnaz

By admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir