Puma Punku Bolivya’nın yüksek platolarında bulunan kompleks bir tapınaktır. Genel arkeologlara göre tarihi ortalama M.Ö 200 dür. Burada yaşayan insanların ne tekerlekleri ne yazılı bir dilleri vardı. Yine de en karmaşık yapılardan birini inşa etmeyi başardılar. Antik astronot teorisyenlerine göre Puma Punku, insan ve uzaylı etkileşiminin en açık kanıtıdır.

Bulunduğu harabeler basit görünseler de olağanüstü özelliklere sahiptir. Puma Punku mantığı yeniden tanımlayan bir yerdir. Puma Punku’nun en ilginç özelliği taşların kusursuzca dizilmesi değil, gerçekte mükemmel bir biçimde dizayn edilmeleridir. Bu taşlar öyle muazzam dizayn edilmişlerdir ki aynısını yapmak için bugün bizlerin kullandığı matematiğin çok ötesinde bir matematik gerekmektedir. Yine bir şekilde geçmişte birileri bunu belirli bir amaç için yapmıştı. Peki bu bugün bilgisayar programları ile ancak yapılabilirken o zamanlar nasıl mümkün olabilirdi.

Bolivya’nın yüksek tepelerindeki Puma Punku da taşların bazılarının ağırlığı 40 – 50 ton civarındadır. 5000 yıllık bir geçmişe sahip olmasına karşın bu taşların buralarda nasıl taşındığı da ayrıca bir bilinmezliktir.

Taşların taşınması dışında kesilmeleri bile büyük bir teknoloji isterken böylesi kusursuz modellemeler yapmaları açıklanabilir bir durum değildir.

Taşların kesimlerinin bir diğer ilginç ve açıklanamayan yanı ise kayaların içlerine yapılmış derin kutucuklardır. Bugün böyle bir şeyler yapmak istesek bunlar için elmas uçlu bilgisayar destekli CNC makineleri gerekmektedir. Bunun dışında bu şekilleri vermek içinde ayrıca özel kalıplara ihtiyaç vardır. Bunların bile elimizde olmasına karşın yinede kusursuz böylesi taş işçilikleri ortaya çıkarmak oldukça zordur. Yapılan kutucukların kenar hatlarının keskinliği de bu durumu daha bir karmaşıklaştırmaktadır. Çünkü böylesi bir keskinlikte kesim için mutlaka lazer uçlu bazı yüksek teknoloji makineler şarttır.

Asıl soru yine burada da karşımıza çıkmaktadır. “Bu insanlar böylesi bir işçiliği nasıl gerçekleştirdiler ve bu bilginin, teknolojinin kaynağı neydi” ?

Yüksek Maden Mühendisi, Mıchael Dunn konuyla ilgili şunları söylüyor:

“Bu taş blokları ilk gördüğümde gerçekten bunların kesildiğini düşünmedim. İlk düşündüğüm Frank Lloyd Wright’ın 1920’lerin başlarındaki Kaliforniya evlerini inşa etmek için kullandığı tekstil blok sistemlerine çok benzediğidir. Onun yaptığı sadece sıvı betonu kalıba dökmekti. Fakat bu yapıları yakından incelediğimde burada bir kalıba dökülme işleminden çok öte kayaların sistemli bir biçimde kesilip oyulduklarını fark ettim. Bu o şartlarda mümkün olamaz bir durumdu”.

Bazı İnka efsaneleri atalarının şuan bile bilinmeyen bir teknikle taşları yumuşattıkları söylenmektedir. Satsayuman daki taş işçiliği bunlara en güzel örneklerdir. Buradaki devasa taş blokları adeta eritilmiş ve birbiri üzerine kaynamışçasına oturtulup yerleştirilmişlerdir.

Burada da aynı benzeri bir taş kesim işçiliği söz konudur. Ancak Puma Punku alanında en iyilerden bir tanesidir. Ve bugünkü yüksek mühendisler ve madenciler böylesi bir duruma açıklık getirebilmiş değillerdir.

Volkan Burnaz

By admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir