UFO’lar ile dünyadışı zeki varlıklar tarafından insanların alıkonulmaları ve bedenlerinde çeşitli deneylerin yapıldığı çiplerin yerleştirildiği bir gerçektir. Tüm raporlara bakıldığında alıkonulma vakalarının % 60 ı gündüz % 40 ı gecedir.

Türkiye dahil dünya’nın bir çok noktasında bu alıkonulma vakaları sıklıkla yaşanmakta ve rapor edilmektedir. Dünyadışı varlıkların insanların vücudlarına yerleştirildikleri mikroçipler şuan bir çok üniversite bünyesindeki özel kliniklerde çok uzman cerrahlarca ve bilim adamlarınca çıkarılıp incelenmektedirler.

Alıkonulanların tarif ettikleri dünyadışı canlıların fiziksel fiziksel yapıları ve dış görünüşleri neredeyse birbirinin aynısı şeklindedir. Griden hafif maviye çalan derileri, büyük başları, büyük siyah çekik gözleri, çelimsiz kol ve bacakları ile neredeyse birbirinin kopyası gibidirler. Bu varlıklar zamanda ve boyutlar arasında seyahat ediyor olabilirler. Belkide bizlere çok yakın bulunan paralel evrenlerde yaşıyor olabilirler. Bu konu hakkında şuan bilim dünyadı bile net ve kesin bilgilere sahip değiller.

Asıl konumuza dönecek olursak alıkonulan insanların vücuduna yerleştirilen bir mikroçipi cerrahi bir operasyonla çıkartan bir doktor o an yaşadıklarını aynen şöyle anlatıyor:

“Hastanın vücudunda çip olup olmadığını incelerken, radyo frekans testlerinin bir kaçında dikkat çekecek değerde yüksek frekans dalgaları tespit ettik. Bu maddeyi (mikroçipi) gauss ölçer ile incelediğimizde 10 mgauss birim frekans yaydığını bunun savaş üslerinin, uzay üslerinin uzay araçlarıyla; uydularla haberleşirken kullanılan frekansların aynısı olduğunu farkettik”.

Bu cerrahi müdahalelerin hepsi kayıt altına alınarak gerçekleştirilmişlerdir. Aynı operasyon o odada bulunan bir çok kamera tarafından da saniye saniye kayıt edilmiştir. Hatta bazılarında üst düzey askeri yetkililerle birlikte üst düzey bilim insanlarıda bu cerrahi oeprasyonlara bizzat şahitlik etmişlerdir.

Operasyona tabi tutulan hastanın güvenliği içinse gerçek adları yerine çoğu zaman sahte isimler yada kod adları kullanılmıştır.

Yetkililer dünyadışı bir varlık grubu tarafından bir çok defa alıkonulan bir hastanın evinde incelemelerde bulunmak istediler. Uzmanlar evin içine girdiklerinde her bir noktasında yüksek enerji alanları tespit ettiler. Bu enerji metal eşyalardan tutunda tahta kaşıklara kadar sirayet etmişti. Hatta öyleki evin çevresindeki ağaçlar ve bitki örtüsüde bu durumdan oldukça etkilenmişti. Hastanın evinin arka bahçesindeki bir avokado ağacı ve toprağı “Bromain” denilen bir madde bulaşmış ve toprak saniyelik olarak yanmıştı.

Evde en yoğun manyetik enerjinin ölçüldüğü yatak odasına giden koridora dışarıdan giren tüm ışıkları kapattıktan sonra koridor sonundaki pencerenin altında bulunan duvara özel ışınlar yansıtarak bakıldığında 4 parmaklı çocuk eline benzer bir iz gözükmekteydi.

Ev sahibin izni ile duvarın o kısmı sökülüp alındı. Bu parça 48 saat sonra labaratuvara soğutularak taşındığı sırada muhafaza ettikleri kutu açıp bakmak istediler. Kutuyu açıp baktıklarında 4 parmaklı izin dahada belirginleştiğini gördüler. Kutunun içerisine düşmüş olan pul gibi parçacıklar tıpkı bir mıknatıs gibi birbirini çekerek bir araya toplandılar.

Bu konuyla ilgili dr Roger Lear şunları söyledi :

Duvara sürülen el izinin iki sebebi olabilir.

1- Dünyadışı varlıklar dünyadan kendilerine hastalık bulaşmaması için vücudlarına özel bir jel veya ilaç sürüyor olabilirler.

2- Üzerlerinde özel bir biyolojik elbise var bu elbisenin üzerinde koruyucu bir jel yada ilaç olabilir. Bu şekilde duvara bulaşmış olabilir. Duvardaki iz her ne ise evin manyetik alanında bir dengede olduğundan sabit duruyordu. Biz onu evden çıkardık ve dengesini bozmuş olabiliriz.

Hastadan özel bir operasyonla çıkarılan çip incelendiğinde şu sonuçlar kayda alınmıştır:

– Hastadan çıkarılan çip meteorik demirden oluşmaktadır. Çipin içinde uzaydan gelen meteorların üzerindeki maddelerle uyuşanlar bile vardır.

– Dr Roger Lear çipin çapının 2 mm olduğunu söylemiştir.

– Çipteki uranyum dünyadaki uranyuma çok benziyor ama bu çipin içindeki uranyumun izotop oranı çok yüksektir.

– Çip 75 bin defa büyültüldüğünde karbon nano tüplerini gördük bunları elimizdeki teknoloji ile üretmek çok zordur ve bu ileri teknoloji işlem çok çok ihityaç duymadığımız sürece üretilmemektedir.

– Çiplerin içindeki nano örgü sistemlerinin bir çoğu bizim için yepyeni tasarımlardı o nedenle bu yapılara yep yeni isimler vermek zorunda kaldık. (kurdela örgüsü, örümcek ağı, karmaşık örümcek ağı gibi)… çünkü böyle görünüyorlar.

– Çipte sodyum kristali vardır ve bunları dünyada bulmak çok zordur.

– Çipin içerisinde aynı zamanda Ovoid şeklinde maddeler gördük tüm bunların tam olarak ne olduklarını henüz bilmiyoruz.

– Bizler teknolojimiz ile maddenin nikel demir oranı testiyle dünyamıza ait olup olmadığını anlayabiliyoruz. Bu çipin içinde 60 dan fazla farklı madde var. Bazılarının ismi (thorium, uranium, ruthenium, iridium, palladium, rhodium)…

– Ve asla tek başına bulunamayan çevresinde farklı elementleri bulunduran bir madde olan “U238” bile vardı çipin içerisinde.

Şuna özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum: bu çiplerin içerisinde biyolojik canlı var ve bu canlı metalden ürüyor. Ve maalesef biz bunu henüz yapamıyoruz. Biz bunu yapabiliyor olsaydık şuan demir ve metalden organlar üretiyor olurduk. Bu canlı anladığımız kadarıyla çipin çalışmasında görevli: 2 mm lik bu minicik çipin içinde bölümler odacıklar bile var.

Bu odalardan birinde nanofiber tüpler diğer adıyla enerji kutucukları var o canlı çip için ihtiyaç duyulunca bu enerji kutucuklarını alıp kullanıyor. Çipin üzerinde C, O, Si, Mg, Al, S, P materyalleri kılıf olarak kullanılmıştır.

Bana göre bu nanometalik yapı üretilmiş bir cihaz olabilir. Bu çipler S.E.M ve F.I.B olarak isimlendirdiğimiz insan vücudunun reddetmediği DNA ya zarar vermeyen bir yapıya sahiptirler.

Anladığımız kadarıyla bu zeki varlıklar çipleri yerleştirecek oldukları kişinin DNA ve doku yapısına uygun bir şekilde özel olarak üretiliyorlar.

Volkan Burnaz

By admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir