Roswell olayı UFO fenomeninin başlamasına neden olan ilk fiziki kanıtların ele geçtiği sansasyonel olaydır.

1947 yılında New Meksiko’nun Roswell kasabasına düşen UFO’nun yarattığı heyecan ve sansasyon halen insanların aklındadır. Bildiğimiz kadarı ile 1947 yılında Roswell New Mexico ya düşen bu uçan daire den 4 adet gri varlık çıkarıldı. Bunlardan bir tanesinin bir kaç yıl yaşadığı söylenmekle beraber, Area 51 üssünün de bu kazadan sonra kurulduğu söylentisi vardır. Başkan Eisenhower’ın hayatta kalan bu varlık aracılığı ile diğer dünya dışı varlıklarla açık temaslar kurdurduğu bilinmekteyiz. Hatta bu yaratıklar ile işbirliği yaptığı ve teknolojik bilgi alışverişi veya daha doğrusu, onların teknolojilerinden faydalanmak karşılığında, insanların kaçırılmalarına göz yumulduğu bilgisine de sahibiz.

Bu arada çok özel bir bilgiyi de eklemeden geçemeyeceğim; “ Roswell de ele geçen UFO enkazının içerisinde sadece dünyadışı varlıklara ait ölü bedenler değil, dünyalı bazı subay ve askeri personele ait üniforma parçaları ve kesik insan organları da bulunmuştur” .

UFO’lar ve uzaylılar olgusu aslında 1947 ve sonrası gibi gözükse de öncesi ve çok sonraları olduğu da bilinmektedir. Roswell kazasından sonra bu konu “meteoroloji balonu kazası” şeklinde açıklanarak örtbas edilmeye çalışılmıştır.

Bu sansasyonel olaydan sonra Dünya’nın UFO’lara ilgisi daha da arttı ve insanlar ”Evrende yalnız mıyız?” sorusunu ve cevabını daha çok düşünmeye başladılar. Bu UFO kazalarını takiben, birçok yerde, İnsanların kaçırılma olayları da oldu Kaçırılan insanların hipnoz seanslarında anlattıklarının birbirleriyle neredeyse aynı olması ve bu insanların aynı tipteki yaratıklardan bahsetmiş olmaları bu aynı tip yaratıkların bizleri en çok ziyaret ettiği kanısına insanların varmasına yol açtı. Bu ziyaretlerin neticesinde, bütün görgü tanıklarının ifadeleri birleştirilerek, bunların tipleri hakkında bilgi toplanmış ve ortaya birtakım temsili resimler ortaya çıkmaya başlamıştır. Her ne kadar 80’li yıllardan itibaren, bazı DDV (Dünya Dışı Varlıklar)’ların, video kayıtları ortaya çıkmışsa da, bazılarının ne yazık ki ”sahte olma olasılıkları oldukça yüksektir. Bu video kayıtlarının bazıları öyle inandırıcıdır ki, herkes ”gerçek mi?” sorusunu sormaktadırlar, ya da en azından ”gerçek mi sahte mi?” tartışmalarını yapmaktadırlar.

Grilerin Fiziki Özellikleri Sosyolojik Yapı Analizleri.

Tenlerinin renginden dolayı Griler adı verilen bu dünyadışı zeki varlıklar, uzun suratlı, büyük siyah gözlü, burunları küçük, insana az da olsa benzeyen, ses çıkarmayan, 1,5 metre (4 inch) uzunluğunda yaratıklardır.

Zetalılar ya da namı diğer Gri’ler türlerini değiştirmek ve bugünkü hallerine gelebilmek için genetik mühendislik ve klonlamadan yararlanmışlardır. Grilerin oldukça az sayıda orjinali bulunmasına karşılık sayısız oranda da klon kopyaları mevcuttur. Teknolojilerinin çok üst seviyelere çıkması yüzünden kendi dna’ları ve genetik kodları üzerinde değişimler yaparken doğal olan üreme faaliyetlerini, duygularını ve orijinal dna’larını kaybetmiş mutasyona uğratmışlardır. Soylarını devam ettirmek için gerçek griler birçok kopyalarını üretmişlerdir. Ama bu durum başka bir sorunu da beraberinde getirmiştir. Çünkü bilindiği üzere klonlar (kopyalar) orjinalleri kadar uzun süre hayatta kalamamaktadırlar…

Ciltleri ve Ten Renkleri: Bazıları daha uzun boylu, bazıları da kısa boylu olmakla beraber değişik fiziksel formlara sahiptirler. Deri renkleri, bazılarının beyaz, bazılarının gri, bazılarının ise maviye çalan tonları bulunmaktadır. Yapısal olarak ufak narin birer görünüme sahip olmalarına karşın grilerin derileri ve vücut yapıları çok yüksek radyasyona karşı oldukça dayanıklıdır.

Ciltleri kimi kaçırılanlarda maymun tenini andırırken kimilerinde ise nemli ya da kaygan bir cilt izlenimi vermektedir. Vücutları kendine has bir kokuya sahiptir. Derilerinden devamlı koku çıkmasının sebebi olarak boşaltım sistemlerinin ter bezleri ile aktive edildiği yönündedir. Gözleri çoğunlukla siyah ve göz kapakları yokmuş gibi görünse de aslında ince şeffaf bir zar şeklindedir. Göz kapakları şeffaf bir zardan oluştuğu için genelde gözükmez ama gözlerini kapayıp açabilirler. İnternette bu aralar dolaşan sayısız sözde grilere ait olduğu iddia edilen video olmasına karşın bunların ne yazık ki, 100 de 90’ı ünlü olma heveslisi şarlatanlar tarafından hazırlanan sahte videolardır. Dünya dışı varlıklar konusunu, sulandırarak dezenformasyon (bilgi kirliliği) yapmaktalar.

Bu grilerin kökenleri hakkında iki türlü hipotez var bunlardan birincisi onların Zeta Reticuli yıldız sisteminden geldikleri ve bağımsız oldukları (Eski teori) ikinci teori ise Reptilyan 4. boyut sürüngen ırkının siber genetik köleleri oldukları yönündedir.

Yaşam Süreleri: Genetik yapılarındaki bir bozukluk sebebi ile bu varlıkların yaşam süreleri çok uzun değildir. En fazla 30 veya 40 yıl yaşarlar. Kısa boylu olanları klondur bu klon griler aynı zamanda kendi kendilerine karar verme yeteneğine kısmen sahiptirler.

Grilerin kıyafetleri: Olağandışı bir mukavemete sahip tek parça nano kumaştan yapılmış metalik renkli üniformalar giymekteler çoğu zaman. Bunun dışında mavi metalik dalgıç kıyafetine benzer dar kesim üniformalar giydikleri de gözlemlenmiştir. Kıyafetleri çok esnek bir yapıya sahip olmasına rağmen ve kesme ve delme gibi durumlara karşı oldukça dirençlidir. Neredeyse algılanamayan bir dikiş kolun altından ayağa kadar işlenmiştir. Kısmen açılan bir başka dikiş boyundan kalçaya doğru ilerlemektedir.

Vücut Sıcaklıkları: Roswell kazasında ele geçen ölü olarak ele geçen 3 varlığın vücut ısıları incelendiğinde gövde sıcaklıklarının 38 Fahrenhayt (3,33333333 Santigrat) derece oldukları gözlenmiştir. Yaralı olarak ele geçen varlığın vücut ısısı ise 89 Fahrenhayt yani (31,6666667 Santigrat) olarak tespit edilmiştir. Ölü halde bulunan 3 varlığın bedenlerin de stetoskop aracılığıyla yapılan incelemelerde çok zayıf rezonans tespit edilmiş olsa da kalp atışı veya nabız tespit edilememiştir.

Vücut Oranları: Hepsinin 56 kilo ağırlığı ve her birinin yüksekliği 49,4 inç yani 1.30 cm civarıdır özdeş klonlarda. Kollar çevresi 5,1 inç (12.954 cm ) ve bacaklar çevresi 7,5 inç (19.5 cm) dir. Boyun 10 inç (25 cm) göğüs ve kalçalar daima gövdeden kalçaya kadar 31 inç (78 cm) olarak ölçülmüştür. Kolları uzun olmakla beraber neredeyse diz kapaklarına kadar uzanmaktadır. 1951 ve 1978 kazalarında ele geçen vücutlar 4,5 feet yaklaşık olarak 1.50 cm uzunluklarında olup, 40 pound (20 kg) ağırlığındadırlar.

Eller: Eller, Ellerde 4 parmak göze çarpmaktadır. 2 parmak diğer ikisine göre biraz daha kısa olmakla beraber diğer iki parmakları daha uzundur. Parmaklar arasında hafif dokuma yani perdemsi bir yapı gözlemlenmektedir. Ve her parmak ucunda minik emme kupalarına benzeyen ufak vantuzlar bulunmaktadır. Bazılarında tırnak veya pençe gibi yapılara rastlansa da birçoğunda tırnağımsı bir yapı mevcut değildir.

Kafa Yapıları: Vücut kafa oranlarına baktığımıza kafalarının büyük olması sebebiyle 5 aylık cenine benzerler. Kafatasları maksimum 22 inç olup (55.88 cm) dir. Belirgin bir çene veya elmacık kemikleri yoktur. İnce ağız 1,25 inç yani (3.17500 santimetre) genişliğinde ufak bir yarıktan ibarettir. Kafa sağlam, ama bir o kadar esnektir. Ağızları içerisinde diş gibi kesici kemiksi bir yapıya rastlanmamakta olup bunun yerine damağa bağlı kıkırdak benzeri bir yapıya rastlanmaktadır. Kulakları yok olmasına karşın başın iki yanında küçük ¼ inç çapında birer adet ufak delikten oluşan bir yapı gözlemlenmektedir. Yüzlerinin ön tarafında tıpkı insan burnunu andıran 1/8 inçten biraz daha küçük olan iki delik mevcuttur,

Beyinleri ve kapasitesi: Beyinleri bizimkilerden çok daha karmaşık, çoklu loblardan oluşan bir yapıya sahiptir. İnsanın beyin ağırlığı hacmi 1300 cc dir. Bunların ise 2500 ve 3500 cc dir. Her bir klon gri bir birinin aynısı olsa da bu orijinal büyük grilerin dünden bu güne uzanan evrimleşmiş değişik birer yaşam formu halleridir. Her bir klon bile kendi beyinsel faaliyetlerinde oldukça ileri bir geçişe sahiptirler. Psişik yetenekleri ve özellikle telepatik bağlamda güçlü olmaları bu özel beyin yapıları sayesindedir. Özel bir grup bilinçliliği bu varlıkları bir arada tutan görünmeyen bir bağdır adeta. Evrimsel beyin yapıları bugün günümüzde yaşayan yunusların beyinsel gelişimleri ile ilkel ama bir o kadar ileri düzeyde benzer özellikler sergilemektedir. Yunusların beyinleri, kortikal gelişimde insan beyninin 65 milyon yıl önündeydi, ancak yunuslar hiçbir araç ve aygıt kullanamayan olmayan toplumsal yapı olarak soylarını devam ettirmeyi başarmışlardır.

Burun: Büyük griler insana daha benzeyen varlıklardır. Ve yüzleri burun yapıları bizleri daha çok andırmaktadırlar. Fakat klon grilerin burun yapıları ise sadece iki ufak delikten ibarettir.

Kulaklar: Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bizim gibi kulakları olmamasına karşın başın iki yanında küçük ¼ inç çapında birer adet ufak delikten oluşan bir yapı gözlemlenmektedir. İşitme olarak bir köpeğinkinden bile daha hassas bir duyu eşiğine sahip oldukları söyleniyor.

Gözler: Derin biçimde koyu siyah ve koyu kahverengi renktedir. Düz, siyah, badem şeklindeki lens benzeri koruyucu bir doku tüm gözlerini kaplamaktadır. Raporlarda bu gözlerin aynı zamanda bir tür gece görüşü sağladığı da belirtilmiştir. Gözlerinin kontrolü bizlerinkinin aksine ön beyin lobları tarafından yapılmaktadır.

Üreme Organları: Bu yaratıkların bazıları sürüngen türleri ile çapraz üreme ile oluştukları için, bazılarının üreme organları vardır. Klonlanlar da üriner veya rektal bir açıklığa ya da uzantıya sahip değildirler. Uzun griler adı verilen orjinlerin üreme organları olmasına karşın bunları kullanmadıkları ve bu yeteneklerinin köreldiği rapor edilmiştir. Dış görünüşleri tıpatıp benzemelerine rağmen kaçırılan kişiler veya temasçılar bazılarının dişisel özellikler gösterdiklerini ve bu yönde kendilerinde birer izlenim bıraktıklarını ifade etmişlerdir.

Beslenme ve Boşaltım Sistemleri: Çok basit bir sindirim sistemine sahipler. Beslenme ve boşaltım işlemlerini deri yolu ile yapılıyor. Cilt yolu ile emilim ve boşaltım yapıldığı vücuttan atılacak atıkların küçük birer sıvı halinde tıpkı ter gibi dışarı çıkarıldığı gözlemlenmiştir. Vejetaryen ağırlıklı bir beslenme biçimine sahipler. Bu yaratıklar, gerektiğinde insan, hayvan ayırt etmeden proteinlerini, değişik işlemlerden geçirerek ve hidrojen peroksit ile birleştirerek vücutlarına enjekte etmekteler. Dünyanın birçok yerinde gözlemlenen kaçırılan hayvan vakalarında geride bırakılan hayvan cesedinin vücudunda bulunan kanın tamamen çekilmesi ve belli bölgelerin özellikle dillerinin alınması bu işlem sonrasında meydana gelmektedir. 1973-1983 yılları arasında sayısız hayvan kaçırılması rapor edilmiş ve birçok dört ayaklı çiftlik hayvanı geniş alanlarda parçalanmış ve bazı bölgeleri alınmış olarak bulunmuştur. Bu durum günümüzde de halen devam etmektedir. Yani, (Püre ilaç haline getirilmiş bizi, kendilerine şırınga ederek yaşamlarını sürdürmekteler). Buna benzer kaçırılma vakaları insanlarında başına gelmiş ve ölü halde vücutlarının bazı kısımları büyük bir cerrah titizliği ile alınmış halde bulunmuşlardır.

“Bu olaylardan ilki Çavuş Jonathan P. Louette’in başına gelmiştir. 1956’da White Sands Füze Test Üssü’ çalışanları, Hava Kuvvetleri Binbaşının kaçırılmasına tanık oldu. Louette aniden öğlen vakti gökyüzünde beliren “metal bir disk tarafından yaklaşık saat 14.00 gibi” kaçırılmıştır. Bu kaçırılma anından bir süre sonra Binbaşının cesedi olay yerinden biraz uzakta bir alanda cinsel organı komple alınmış, iç organlarına bir takım cerrahi müdahaleler yapılmış halde bulunmuştur. Rektum kanalına emici bir cihaz yerleştirildiği ve içindeki tüm sıvıların alındığı kanının dahi çekildiği tespit edilmiştir.”

Önemli bir not daha ekleyecek olursak: 51 Bölgeden edinilen bir bilgiye göre de özellikle çilekli dondurmaya bayıldıkları ve sıklıkla bu besini tükettikleri belirtilmektedir.

Saç ve Tüy Yapıları: Nadir vakalar hariç bu varlıkların vücutlarında “Kıl, tüy, kaş, kirpik” gibi yapılara rastlanılmıyor.

Deri Yapıları: Birçok yakın temas olayında ve gizli üslerde yapılan incelemelerde bu varlıkların cilt ve deri yapılarının yunus balığı derisine ya da bir maymunun tenine benzediği ifade ediliyor. Ciltleri oldukça düzgün ve pürüzsüz gibi gözükse de büyüteçle yakından bakıldığında baştan aşağı doğru yatay olarak uzanan ince cilt çizgileri gözlemlenmekte. Cilt yapıları ve renkleri türleri arasında değişkenlik gösteriyor. Bazılarının renklerinin daha iyi durumda olması soluk olmaması beslendiklerini gösterir. Diplomatik anlaşmalar (1950-60 ve 70) ler de burunları daha küçük olan ve isimleri EBE adı verilen griler ile yapılmıştır. EBE’ler daha uzun boylu ve sarı renklidirler ve klon değildirler.

İç Organlar: Çok basit bir sindirim sistemi, kalp ve ciğer kombinasyonuna sahipler. Böbrek ve mesane işleri tek bir organ tarafından enzimleme yoluyla yapılıyor.

Kan Yapıları: Kanları bizimkine benzese de görüntü olarak içerik olarak oldukça farklı bir yapıya sahip. Kanlarında “Amonyak” gibi kokan renksiz yapışkan bir sıvı mevcut.

Ruhsal Yapıları: Klonların ruhsuz ve tepkisiz birer varlıklar olduklarını hepimiz biliyoruz. Yaşanılan yakın deneyimlerde olaylara karşı tepkisiz ve donuk bir tavır takınmaları duygusuz olduklarını kanıtlar niteliktedir. Allah, onlara beli telepatik yetenek verse de, bizden duygusal anlamda (duygusal zekâ olarak daha güçlü değiller) telepatik yetenekleri olduğu için, kötü enerji ve titreşim yayabilir, insanlar arasında huzursuzluk çıkarabilirler. Grilerin kendi aralarında da anlaşamama problemleri ve sorunları vardır. Sarı Griler olan EBE’lerin, beyaz cüce klon grileri, 1951 de kovduklarını bilmekteyiz, fakat sonra onlar tekrar geri dönmüşlerdir. Birçok kişi onların bizimle ”Efendi ve Köle”oyunu oynadıklarını söylemektedirler. Eğer bu oyunun içinde olmak ve yenilmemek istiyorsak, onların açıklarını bilmeliyiz. Özellikle (Ruhsal olarak-spritüel olarak güçlü olmak ve birbirimizi sevmek zorundayız) Birçok medyum bu konuda aynı düşünceyi paylaşmakta. Yani eğer biz insanlar pozitif ve sevgi dolu olursak onların bizi negatife çeken enerjilerini boşa çıkarabiliriz.

Dna Yapıları: Hücresel yapıları incelendiğinde çok fazla sarmala sahip oldukları gözlemlenmiştir. Bu durum varlıkların bazı psişik yeteneklerinin olduğunun ve oldukça geliştiğinin bir işaretidir. Dna kökenlerinde dikkat çeken bir konu ise Dna yapılarının basit ama uzun süreçli bir evrimin devamlılığı olduğu yönündedir. Buda bizlere bu varlıkların orijinlerinin çok daha önceleri var olduklarının ve zaman içerisinde onlarında evrimleştiğinin en güzel kanıtıdır.

GRİ’LERİN KÖKENİ 1. TEORİ: (ESKİ TEORİ)

Zeta Reticuli (38 ışık yılı uzaklıkta) yıldız sisteminden geliyorlar Bu yıldız sistemi zeta reticuli 1 ve 2 olmak üzere ikiz yıldızdan meydana gelmektedir. Burada yaşadığı iddia edilen orijin Grilerin kaçıncı boyut varlıkları oldukları hakkında halen net bir bilgi elimizde mevcut değil. Bazı teorilere göre yaşadıkları sistemde büyük bir savaş olduğu ve birçoğunun bu savaştan kaçıp kurtulduktan sonra bizim galaksimize gelmiş olduklarıdır. Bu teori geçerliliğini neredeyse yitirmiş bir teori zira artık modern fizikte zamanın ve mekân farkındalığının eski teorileri çoktan bırakılmıştır çünkü en yakın yıldıza bile ışık hızıyla ulaşmak 100 yıl sürmekte, bu durumda hiçbir canlı o kadar yıl uzay gemisinde uyutulsa bile yaşayamaz. O kadar uzaklıktan gelebilenler olsa bile onlar zaman olgusunu bükerek zamanda yolculuk yaparak ya da, uzay boyut geçişlerini kullanarak gelmekteler. Her ne kadar boyutlar konusunu ileriki bölümlerde açıklayacak olsam da bu konuya biraz değinmekte fayda var. 4. boyuttaki varlıklar bizim şu anda görebildiğimiz uzayda yaşamıyorlar bizim göremediğimiz bir boyuttan bizim boyuta “boyutlar arası molekül parçalanması ve diğer tarafta birleşmesi” tekniği ile bizi ziyaret etmekteler.

2. TEORİ: daha geçerli olan teori ise griler sürüngenlerin siber genetik köleleri. Sürüngenler kaçırılan insanların ve medyumların ifadelerine göre, 4. boyutta yaşayan ve insan ruhları ve insan ile beslenen şeytani 4. boyut varlıklardır.

3. TEORİ: 3. boyutta fazla süre kalamadıkları için genetik olarak yarattıkları grileri maşa olarak kullanmaktalar. Griler yemek yemez ve deri yoluyla besin alırlar ve kendi kendilerine karar veremezler.

Bunların insanları;

1-paralize etmeye
2-hipnotize etmeye
3- ışınlayarak kaçırmaya malikler.

GRİ’LERİN DAVRANIŞ BİÇİMLERİ, GÖREVLERİ VE SOSYOPOLİTİK YAPILARI STRATEJİLERİ

Grilerin davranış biçimleri hakkında fazla fikir sahibi değiliz, En çok bildiğimiz özellikleri bir yerde nötr olmaları, dost da değiller düşman da değiller. Fakat ne yazık ki insanları kaçıran (ddv) lardan birçoğunun griler olduklarını biliyoruz.

SOSYOPOLİTİK AÇIDAN BU TOPLUM ŞÖYLE TANIMLANABİLİR: ”ONLAR ORTAK BİR TOPLUMSAL BELLEKLERİ OLAN, KARMAŞIK ELEKTRONİK TABANLI BİR DÜNYA DIŞI VARLIKLAR TOPLUMUDUR”

Bu toplum daha baskın bir ırk tarafından yönetilir (bu ırkın kim olduğu henüz bilinmemekle beraber, varsayım olarak onları yöneten ırkın Sarı insanımsılar ( PLEDİADES YILDIZINDAN GELENLER ) ya da Reptilyanlar olduğu varsayılmaktadır. Klon olmayan grilerin etnik kökenleri konusundaki en önemli hipotez, onların reptilian soyundan gelmiş olmalıdır. Bildiğimiz üzere Uzaydaki en kötü ve gezegenlerdeki kaynakları yiyecek olarak gören bir ırktır.

Binlerce yıl önce, Reptilian’ların kölesi olan Griler, onlara karşı ayaklanmışlar ve uzayın bambaşka bir köşesine kaçarak yaşamaya çalışmışlar fakat, kendileri de Reptilian’ların yaptıkları klon oldukları için, genetik yapılarındaki bozukluğu şu ana kadar düzeltememişlerdir. Grilerin atalarının Reptilian olduklarını biliyoruz, aynı zamanda biz insanların da Griler ile uzaktan akraba olduklarını bilmekteyiz. Genetik yapılarındaki hataları düzeltmek için, Griler yüzyıllardır dünyayı ziyaret etmekte ve insanları kaçırarak kendi türleri ile melez yeni türler yaratmak istemekte ve kendi genetik yapılarını düzeltmek istemektedirler. Gezegenimizdeki memeli hayvanları da kaçırarak deri ve doku örnekleri almışlardır.

Hafızaları ise, klonlara implant yöntemi ile yerleştirebilmektedirler. Onların sosyopolitik yapılarındaki en önemli görevleri ”Yaşamaya devam etmektir” Bazı ülkelerdeki hükümetler, onların bizlere verdikleri teknoloji karşılığında, onların insan kaçırmalarını göz ardı etmektedirler. Son 20 yıldır, internet teknolojisinin gelişmesi ayrıca, insanların kültür seviyelerinin artması sebebiyle ddv lar konusunu, hükümetler daha fazla gizleme gereği duymuşlardır. (insanlar UFO ve ddv konularında artık daha fazla bilinçlenmişler ve bu sebeple de hükümetler bunun gerçek olmadığını saklamak konusunda zorlanmaya başlamışlardır). Bazı kaynaklara göre onlar, insan ırkının bağımsız olarak hareket edebilme, karar verebilme yeteneklerine hayran olmaktalar. Onlar şu an sadece, insanların birbirlerine bağlılıklarını anne-rahim-baba ve sperm olarak görebilmekteler. Bazı canlıların öngörü yetenekleri yoktur, bu griler insanların duygularını anlamaktan acizler, bir nevi böcek veya kertenkele karışımı bir ırk fakat telepatik yetenekleri onları güçlü kılmakla beraber, sevmek, nefret etmek, ukalalık yapmak, acımak, merhamet etmek gibi duygulardan yoksun olduklarını düşünmekteyiz. Ayrıca kendi kendilerine (yöneticiler hariç) karar verme yeteneklerine sahip değiller.

İKİNCİ TEORİ:

Roswell olayından sonra kazazede grilerden birini besleyemediler bu gri 2 yıl yaşadı, uzmanlar bir süre sonra bir botanik uzmanı bularak bu grey’i bitki besler gibi beslediler ama bu yöntem de işe yaramadı. Bu durumda bunların nasıl beslendikleri hala bir bilinmezlik. Ya iki tip gri var birincisi vahşi ve bağımsız avlanarak besleniyor bir de klon olanlar var siber-genetik robot, beslenmelerine gerek yok. Ayrıca bazı uzmanlar onların Zeta Reticuli yıldız sisteminden bile geldiklerine emin değiller.

Başka bir kaynakta da yemek yeme konusunda şöyle yazıyor: ” Yemek yemezler ancak, derileri ile bazı gazları emerek, (.Hidrojen peroksit, bunları vücutlarına yararlı hale getirirler. Bunların biyolojik sınıflandırılmaları şudur:

Reptoid sınıfından (Griler) Özetle beslenmek için, püre haline getirilmiş, canlıları yerler. Her ne kadar Kan içmeye ihtiyaç duymasalar da, ‘Kan’ bir süre sonra onları bağımlı bir hale getirmiştir. (mid cranial lateral) ile ayrılmış iki ayrı beyni vadır. İki beyin arasında bağlantı olmamakla beraber ‘Crsystaline’ maddesi beyinde bulunmuştur. Bu crystaline adlı bu alet, bu yaratıkların birbirleri ile haberleşme içinde olmalarını sağlamaktadır. Birçok kaçırılmış görgü tanıklarına göre, ciltlerine kendi ürettikleri bulamaçları sürerek besin alırlar bu ürettikleri bulamaçlara hidrojen peroksit katarlar. Ve daha sonra dışkılama da ciltten atılan bir sıvı madde ile olur, hidrojen peroksit (bulamaç oksijenatlar ve bakterileri ortadan kaldırır) Yine kaçırılan insanların söylediklerine göre, onların cilt kokusu naneli tarçın gibidir.

BİYOLOJİLERİ İLE İLGİLİ EK BİLGİLER (VÜCUT ORGANLARI-ÜREME ORGANLARI)

Grilerin 4 tipte olduklarını bilmekteyiz bunlar,

1-Minyatür olanlar,
2-Küçük olanlar (1,5 metre)
3-Orta boylu olanlar,
4-ve daha uzun olanlar.

Bu gruplardan en çok görülenleri küçük ve orta olanlardır. Minyatür olanlara pek fazla rastlanmamıştır. Küçük ve orta boylu olanların (womb – fanuslar) içinde üredikleri ve oluştukları düşünülmektedir. Özellikle Amerika’daki Dulce Üssünde (cam veya benzeri bir fanus içerisinde üremektedirler) cinsel organları hem vardır hem yoktur, kimi kaynaklara göre bunların cinsel organları erkek organıdır sadece. Uzun grilere test tüp ü türü de denebilir. Ciğer ve kalp görevini gören tek organları vardır. Beyinlerinin lob sayısı insandan fazladır ve telepatik yetenekleri vardır.

İnternette, son 10 yıldır ddv’lar ile ilgili çok fazla materyal, sayfadan sayfaya gezmekte. Bizim Türklerin bildiği bir atasözü vardır ”ateş olmayan yerden duman çıkmaz” bu atasözü ile durum şudur: Benim kanımca, bu ddv ziyaretlerinin ve UFO’ların artık insanlar tarafından bilinmesinin gerekliliğini savunanlar var, fakat bu resim ve bilgileri internete veya basına sızdıran veya verenler aynı zamanda bunları verdiklerini hem gizliyorlar. Basına ve internete sızdırılan bilgiler saçma olmaktan çok uzak. Bu ddv’ların dilleri, anatomik yapıları gibi bilgiler uydurma olamayacak kadar gerçeğe yakın. Ayrıca görgü tanıklarının ifadelerinde çelişkiler ve saçmalıklar yok. Bazı sıra dışı olayların fotoğrafları (yarısı yok edilmiş çiftlik hayvanları ve bulunan bazı dokuları alınmış insan fotoları) en azında, bu olayların (yani sıra dışı olayların) gerçek olduğunu göstermekte.

Kaçırılma vakası yaşayan bir kişiye yerleştirilen çip’in içerisinde, (nano biyolojik bir yapı var) 20 yıl öncesinde cep telefonu bile hayaldi, şimdi ”nano teknoloji” den bahsediyoruz ve teknolojiye milyonlar harcanıyor 20 yıl da bu kadar teknoloji gelişebilir mi? bu kadar hızlı? Hayır! Alien yani (uzaylı yardımı) olmadan olmazdı. Hatırlarsanız, transistor, ve analog teknoloji bir den bitti, ve aniden, çipler çıktı ve bilgisayarlar küçüldü nasıl oldu bu? Ayrıca, (MR, sağlık tarama cihazı?) röntgen Işını?

İngilizce Amerikalı hükümet yetkililerine göre bu yaşam biçimleri (malevolent- veya Malicious) kötü niyetli. Bu yaratıkların, yakaladıkları insanlara yerleştirdikleri suni (yapay parçaların ise, İngilizce teknolojik ismi (Crystaline molecular circuitry technology) onlar bu teknoloji ile, insanlara çip yerleştirerek, bazı insanları (hükümet devlet adamları) kontrol ederek, bazı savaşların başlamasına neden olmaktalar. 1972 yılında bazı insanlarda bu devreler, bulundu ve ameliyat ile çıkarılmak istendiğinde o insanlar öldüler. Uzmanların açıklamalarına göre, insanların salyangozlarına ya da başka sinir sistemlerinde yoğun sinirler olan bölgelere bu çip yerleştirildikten sonra, büyüyen doku içerisinde uyumlanarak, doku etrafını sarıyor, ve bu alet daha da fark edilemez bir durum alıyor. Dr, Branton’a göre, bu özel alet, çıkarılmaya çalışıldığı zaman, insanın çip yerleştirilen bölgesindeki sinirler tahrip oluyor ve, insan sakat da kalabiliyor. Grilerin’de insanlara benzer iç organları var ve kanları yeşildir. Fakat kan yapıları bizden daha değişik bir mutasyona geçirdiği için, bizden daha farklı.

BİZİ NEDEN YİYECEK KAYNAĞI GÖRÜYORLAR VE NEDEN İNSANLARI KAÇIRIYORLAR:

İnsanları kaçırmalarının sebepleri ise:

A-) Kendi yumurtaları ya da spermleri ile bizim insanlarımızın spermleri ve yumurtalarını birleştirerek yeni bir (HUMANOID-İNSANIMSI) bir ırk yaratmak istemiş olmaları.

B-) Bizim vücudumuz hakkında bilgi sahibi olmak istemeleri. Bizi yiyecek kaynağı olarak görmeleri (Bu ihtimal en azından griler için zayıf bir ihtimal) Bütün bu klon griler tek veya bir kaç kişilik ana baskın ırk tarafından kumanda edilirler ve görevlendirilirler. Bütün yapacakları görevler ana merkez tarafından belirlenir ve bunlarda uygularlar. Ddv’lar tarafından, Kaçırılan insanların hafızaları silinmekte ve ancak hipnoz seanslarında, başlarından geçen olayları hatırlayabilmektedirler. Bazı bilim insanlarına göre (DELUSIONAL DISORDER) hastası olan insanlar böyle hikâyeler uydurabilmektedirler. Fakat, hipnoz seanslarındaki insanların birbirlerinden habersiz olarak birbirlerine yakın hikayeler anlatmaları (Ddv’ların tipleri, ve onları denek olarak kullanmaları, ve insanların vücutlarına bazı hortumlar bağlamaları veya bazı parçaları almaları, çip yerleştirmeleri vb gibi) bu insanların akıl hastası olma ihtimallerini zayıflatmakta. Ayrıca hipnoz seanslarında beyine bağlanan özel aletler bu deneklerin, yalan söylemediklerini ispat etmektedir.

GEZEGENİMİZİN GERÇEK SAHİPLERİ Mİ ONLAR YOKSA ZİYARETÇİLER Mİ: ?

1-Bazı kaynaklara göre onlar yani reptilyanlar da griler de binlerce yıldır gezegenimizin etrafında yani güneş sistemimizdeki ay, mars Neptün ve Jüpiter uyduları io ve europe da ve yeraltında yaşamaktalar ve gidip gelmekteler.

2- Zeta reticuli yıldız sisteminden

A-Reptilyanlar dan kaçarak kendi genlerini düzeltmek amacıyla insanları kaçırmak için geldiler ve geçici olarak yerleştiler,

B- ya da yine zeta reticuli yıldız sisteminden, reptilyanların lejyoner askerleri olarak geldiler. Sadece inceleme amaçlı insanları kaçırıyorlar ve deneyler yapıyorlar. Griler başka bir hipoteze göre işçi ve biyolojik savaş makineleri 1970’li yıllarda New Meksiko da yarı kedi yarı, tavşan bir yaratık bulunmuştur (cabbit) bunun reptilian’ların mı yoksa hükümet genetik araştırması mıdır? Henüz bilmiyoruz. Onların yeraltında yaşama sebeplerinden birincisi yeryüzünde çok insan var (onun için kırsallarda çok gözüküyorlar) ikinci sebep hakkında daha önceki satırlarda bahsetmiştim (atmosferimizin bileşiminin onlara tam yaramaması) reptilyanlar bizi aslında yiyecek unsuru olarak görmemekte fakat biz onlar için genetik projelerini geliştirebilmeleri için canlı denekleriz. Bence yarattıkları griler onların ilk prototipleri ve bu prototipler, insanları yiyecek olarak kullanıyor. Burada durum biraz karışık çünkü bazı kaynaklarda griler klon olmalarına rağmen reptilyanlardan kaçtılar ve insanları kendi genetik, eksikliklerini insanlardan çaldıkları organlar ile kendi genetik eksikliklerini gidermeye çalışmaktalar.

Volkan Burnaz

By admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir