Biz kimiz? Nereden geldik? Neden buradayız? Hayatın amacı nedir? Nereye gidiyoruz ? İşte insanlığın varoluşuyla ilgili akıllardan çıkmayan ve on binlerce yıldır cevap aradığımız sorular. Bu soruları sormak kişinin kendine karşı bir sorumluluğudur da. Ne kendimizi, ne de çevremizi kuşatan evreni tanımazsak, yaşamamızın bir anlamı kalır mı? Sadece doğmak, büyümek, beslenip çoğalmak, sonrada ölmek yeterli mi acaba ?
İşte bu anlamda öğrenme iç güdüsü ve bilgi edinme arzusu, belki de insanoğluna verilen en büyük armağanlardan biri. Ve zihinlerimizi açmadan da bilgiyi yakalayamayız. Dünya gezegeni üzerinde insan adı verilen canlı türü tohumlandırıldığından beri öğrenme isteği ve merak, bu türün kaderini etkilemiş, yön vermiş ve aydınlatmıştır.
Dünyamızın cetvel gibi düz olduğuna inanılan çağlarda, kendinizi ” Hayır dünya yuvarlıktır ” diyen Galileo Galilei’nin yerine koyun ” Akdeniz’den sonra büyük bir uçurum var, oraya giden gemiler sonsuzda kaybolur ” görüşüne karşı olan, inancını kanıtlamak uğruna yelken açan kaptanı düşünün… önce buhar gücü, sonra sıvı yakıtlarla motorlu taşıtları hareket ettirmeyi planlayan, daha sonra da uçan araçlar yapmayı düşünen ve alay konusu olan insanları gözlerinizi önüne getirin… İşte bir zamanlar dünya yuvarlaktır diyenleri şarlatanlıkla suçlayan zihniyetler, şimdi de evrende yalnız olmadığımız gerçeğini savunanlara yine aynı gözle bakıyor!
Gezegenimizde öyle bir eğilim var ki, “ UFO Gerçeği ” özellikle teknoloji açısından hep dünyasal gözlerle ve bilgilerle değerlendiriliyor. Ve bu yüzden bazı muhafazakar bilim adamları gezegenler arası yolculuğun mümkün olmadığı fikrine saplanıp kalıyorlar. Evrende zeki yaşam olasılığına gözlerini, kulaklarını ve beyinlerini sımsıkı kapatıyorlar. Bugün dünya bilimi bunun nasıl yapılacağını bilmediği için kimsenin asla yapamayacağını söyleyen miyop bakış açısından bakıyorlar. Aynı şey çok uzak olmayan bir geçmişte saatte 100 milin üstünde yolculuk edilemeyeceği hakkında da söylenmişti. Ay’a uçuş, gerçekleşmeden daha 10 yıl önce Amerikalı bazı üst düzey astronomlar tarafından ” zırvalık ” olarak nitelendirilmişti.
Böyle evrensel olayları dünyasal gözlerle ve bilgilerle değerlendirmek çok kısır bir düşünce tarzıdır. Oysa bilimsel düşünce, her türlü yeniliğe, olanağa ve ışığa açık olmalıdır. Bazı dar görüşlü çevrelerin zihinlerinden hala silemedikleri şüphelerine ve bencilliklerine rağmen bugün artık gelişmiş ülkelerde ” Ufoloji” bir bilim dalı haline gelmeye başlamıştır.
Evet !… Artık zaman geldi ve geçiyor… Bizim gerçekten galaktik kökenimizi ve güçlerimizi yeniden kazanacak varlıklar olduğumuzu kabul etmenin zamanı geldi… Gerçekten de, dünya yaşamının gerçek sınırlığını ve burada bulunmaktaki amacımızı kavrayabilmek için gereksinim duyduğumuz yaşamsal bilgiye, zihnini ve kalbini açan herkes ulaşabilir.
Evrende boşluk yoktur ve her parçasında canlılar vardır, diyebilen Arşimet, yüzyıllar önce bu gerçeği yakalayabilmişse günümüz insanı aynı konuda çok daha güçlü ve güvenli konuşabilmelidir. Oysa bizler hala ne olduğumuzu, nereden geldiğimizi, niçin varolduğumuzu bilmemenin karmaşasını yaşıyoruz. Halbuki, dünyamızın insanlar elinde hızla yok oluşa sürüklendiği şu zamanlarda çözümü mutlaka bulmak ve evrensellik boyutunu yakalamak zorundayız !..
Sınırlarını henüz bilemediğimiz, düşünmekten de aciz olduğumuz Kozmik bir okyanusun ” Dünya ” adını verdiğimiz kıyılarında yaşayan bizler, Batlamyus’un dünyayı evrenin merkezi sayan görüşüne 1500 yıl bağlandıktan sonra, bu uçsuz bucaksız okyanusa açılır açılmaz anladık ki, yüz milyarlarca galaksiden sadece biri olan Samanyolu adlı bir galaksinin ücra bir köşesindeki bir yıldızın çevresinde dolanan bir toz zerreciği üzerinde yaşıyoruz.
Dünyayı evrenin merkezi sayan görüşün, gezegenimizde bir gerçek olarak okutulduğu ve kabul edildiği günler çok geride kalmış, çeşitli bilim dallarında pek çok yeni keşifler yapılmış olmasına rağmen, dünyadan başka bir yerde de hayat olabileceği gerçeği insanlar tarafından, bencillik ve egolarından dolayı rahatlıkla kabullenilememektedir. Büyük çoğunluk henüz bu gerçeğe ve bu şuur açıklığına maalesef ulaşmış değildir.
Hala ortaçağ zihniyetiyle ve politik, ekonomik ve dinsel endişelerle, bu konuyla ilgili bilgiler ve kanıtlar dünya insanından saklanmaktadır. Büyük halk kitlelerinin ve insanlığın üzerinde amansız otoriteler halinde saltanat süren bu bir kısım çıkar grupları, her ne kadar UFO ve Dünya Dışı Zeki Yaşam gerçeğini yadsımaya çalışıyorlarsa da, onların bu art niyetli davranışlarına rağmen, dünya dışı varlıklar kendilerini halklar ile bütünleştirecek şekillerde takdim etmektedirler insanlığa. Bu süreç önümüzdeki günlerde hızla artarak devam edecektir ve her şey yakında tüm dünyasal engellemelere rağmen bütün çıplaklığıyla ortaya çıkacaktır. Gerçeklerin ışığıyla gezegenimizin aydınlatıldığı gün şaşkınlıktan helak olmamak için gözlerimizi şimdiden bu ışığa alıştırmalıyız…
EVREN, sadece bize ait değildir; biz evrene ait olduğumuzun bilincine varmalıyız. Evrenin görebildiğimiz kadarı bile o kadar muazzam bir şahanelikte ve boyuttadır ki, bu idrak sınırlarımızı fazlasıyla aşar. Evrende, sadece bu galaksi boyunca dağılmış neredeyse sayılamayacak çoklukta zeki hayat biçimleri kadar, sayıları yüz milyarları geçen diğer galaksilerin içinde de var olan zeki hayat biçimlerinden oluşan sonsuz çeşitlilikte bir canlılık mevcuttur. Tamamıyla farklı evrim seviyelerinde ve farklı özellik çeşitliliğine sahip zeki varlıklardan oluşan tasavvur bile edemeyeceğimiz çoklukta uygarlıklar vardır.
Sonuçlarının farkında bile olmaksızın ilk atom bombalarını patlattığımızda, içinde bulunduğumuz ve komşumuz olan galaksiler boyunca yayılan bir kozmik uyarı sinyalini de göndermiş olduk. Artık, evriminin daha henüz başlarında olan insan ırkı atom silâhlarıyla yok etmeyi öğrenmiş ve uzaya yaydığı radyasyondan kozmik komşuları için bir tehdit, bir zarar haline gelmiştir. Böylece Mavi Gezegende yaşayan insan ırkı daha sıklıkla ziyaret edilmeye ve evrimi gözlem altında bulundurulmaya başlanmıştır.
Planetimiz, gerek üzerinde yaşamakta olan insan neslinin şimdiye kadar sergilediği yaşam tarzının, gerek kendi jeo-fiziksel özelliklerinin, gerekse dış uzaydan gelen kozmik etkilerin doğal bir sonucu olarak 21. Yüzyıla hızı gitgide artan değişiklikler içinde girmiş bulunmaktadır. İnsanın dışındaki tüm bu değişimlere, bir de kendi şuur yapısındaki değişiklikler eklenirse, günümüz insanının ne kadar önemli bir dönemde yaşamakta olduğu hemen ortaya çıkar. İnsanoğlu tüm varoluş zamanlarının içindeki en önemli geçiş devresinde bulunmaktadır. Bunca değişime uyum sağlayabilmenin ; olaylara ve yeni bilimsel gelişmelere şimdiye kadar olduğundan değişik bir şuur hali içinde, tamamen açık bir zihinle yaklaşmakla mümkün olabileceğinin artık anlaşılması gerekmektedir.
UFO’lar ve Dünya Dışı Zeki Yaşam olgusu artık toplumun içindedir ve gündelik hayatın dokusuna örülmüş durumdadır. Bu olay sessiz, derinden ve kalıcı bir şekilde gelişmektedir. Bilimsel ya da askeri geçmişe sahip üst düzey yetkililer bu konuda artık açıkça itiraflarda bulunmaya başlamışlardır. Bugün artık fizikçilerden, astronomlara, politikacılardan, astronotlara kadar her bilim dalından uzmanlar konuya katılmaktadır. Dünya Dışı Zeki Yaşam konusu, içinde bulunduğumuz muhteşem güzellikteki bu mavi gezegenin evrimi ve insanoğlunun gelişimi için çok ama çok önemlidir.
UFO’lar ve Dünya Dışı Zeki Yaşam gerçeği ; amaçlarını ve farkındalıklarını kendi elleriyle büyük ölçüde tahrip etmiş dünya insanlığına, bu yitirilenlerin yeniden ve ışıl ışıl bilgi ve bilgeliklerde oluşturulmalarını sağlamak için sunulan en önemli fırsattır. Bu anlamda UFO’ların temsil ettiği evrende zeki hayat gerçeği ; dünya insanlığının çok yakın gelecekte içine gireceği yepyeni bir realitenin önemli bir bölümünü kapsamaktadır.
Dünya insanın zihinsel gelişim süreci, yakın gelecekte, bu alacakaranlıkta tutulan gerçeği gün ışığında gözlemleyebilecek düzeye yükselince, dünya insanlığı bir bakıma uyanınca, bilinmeyenler bilinenler haline gelecek ve Karanlık ışığa dönüşecektir. Evren yolcularıyla tanışmamıza ve onların bu sonsuzluk içindeki bilgi ve ışık yolculuklarına katılmamıza çok az kaldı. Evrene ve bilinmeyene olan gizem dolu yolculuğumuz başlıyor. Duyduklarınıza inanamayacak ve hiçbir şeyin sizlere anlatıldığı gibi olmadığını göreceksiniz.
Sonsuz Evrenden Sonsuz Sevgilerimizle !…
Sevgi ve Işık’la kalın !..
UFOlog Araştırmacı – Kuzey ATACAN