Bu tabir etrafında biraz düşündüğümüz zaman kuşlarla birlikte dünyadışı varlıklarıda bir halk bir ümmet kabul etmekte güçlük çekmeyiz. Hele “Biz kitapta anılmadık hiçbir şey bırakmadık” tenbihi bizleri bilinenlerin ötesinde geniş düşünmeye sevk etmek içindir. Çünkü her ayetin hem umumi bir bakışı hem özel bakışı vardır. Yani bütün zamanlara toptan hitap ettiği gibi her bir zamana da ayrı ayrı göndermeler yaparlar.

Tair´ kelimesinin “Yasin Suresi´nde olduğu gibi” “uğursuzluk, vebal ve sorumluluk´ ifadesi taşımaşı da ilginçtir. Özellikle Mülk Suresi´nde uzaydan yapılacak saldırı ile birlikte düşünüldüğü zaman insanlık için bu kelimenin neden bu anlamlarç taşıdığını anlamakta güçlük çekmeyiz.. (27/47; 36/19)

Nur Suresi´nin 41. Ayeti de ilginçtir. “Görmüyor musunuz yer yüzündekiler de göktekiler de ve bölük bölük gruplar oluşturan ´tayr´lar da Allah´ı tesbih ediyorlar. Ayette geçen “Men fi´s-semavati ve´l-ardi” ibaresi üzerinde özellikle durulması gereken bir ifadedir. Çünkü Arz kelimesi tekil olduğu halde ´Sema´ kelimesi çoğul kullanılmış. Yani “men fi´s-Semai” denmemiş de “men fi´s-semavati” denmiş. Oysa ayetin genel akışı içinde Sema kelimesinin ´tekil´ kullanılması daha makul görülüyor. Şayet bu kelime tekil kullanılmış olsaydı Tayr kelimesinden ancak atmosfer içinde hayatlarını sürdürebilen kuşları anlamak zorunda kalacaktık.

Ayrıca “men” edatı da insanlar gibi bilinçli yaratıkları anlatmak için kullanılmıştır. Kuşlar için ´men´ edatı kullanılmaz. Peki sema kelimesinin tekil değil de “semavat” (gökler) çoğul kullanılmasının hikmeti nedir?

Eğer daha sonra gelen “et-Tayr” kelimesinden maksadın bizim bildiğimiz ve sadece atmosfer içinde varlıklarını sürdürebilen kuşlar olsaydı bu kelimenin de “sema” olarak kullanılması daha uygun olurdu. Oysa Semavat bütün katmanlarıyla “uzayı” anlatır. Demek ki atmosferimizin dışında da bölükler oluşturarak yaşayan ve bir tür ümmet (yani topluluk) olan uçucular vardır. Kur´an onlara da işaret ediyor. Ve onların da kendilerine düşen vazifeleri bildiğini hatırlatıyor ardından da “Allah” onların da ne yaptığını bilir diyor.. Neml Suresi´nde ise Cenab-ı Hak ´tayr´ topluluğu ile iletişim kurmanın yolunu gösterir. Hz. Süleyman bildiğiniz gibi bütün teknik kudretlerle donatılmış büyük peygamberlerden biridir. Bugünkü teknolojimizin ilk ipuçlarını hep O´nun mucizelerinde görürüz.

Ses ve eşyanın ışınlanması aktarılması havanın taşıyıcılık özelliği (aerodinamik) rezonans sesin gidiş ve dönüş sureleri sesin hızı insan dışı yaratıkların bayağı işlerde kullanılması (mesela cinlerin Süleyman Tapınağı´nda bilfiil çalıştırıldıkları Kur´an da zikredilir) gibi.. İşte insan dışı yaratıklarla irtibat ve iletişim kurulabileceğini de Hz. Süleyman´ın lisanından aktarılan şu ayetten anlıyoruz; Süleyman Davud´a varis olup dedi ki; Ey İnsanlar! Bize “mantıku´t-tayr” öğretildi ve bize her şeyden verildi (Neml 16) Burada bizi ilgilendiren “mantıku´t-tayr” dır. ´Mantık´ ´nataka´ kelimesinin mastarıdır. Nataka “söz söyledi” ´(adam) konuştu´ demektir. Kuşların konuşmasını anlatmak için ilk etapta akla gelmesi gereken bir fiil değildir. Bunun yerine “kelleme” filinin mastarı olan ´tekellüm´ de kullanılabilirdi. Kullanılmamış. Çünkü tekellüm doğrudan insana bakar. insanın konuşmasına “tekellüm” denir. Buradaki konuşma “mantık” kelimesinin ikinci anlamı olan “makuliyeti” de çağrıştırır. Böylece “uçan, cin veya kuşlarla” kurulacak iletişimin insanların konuşmasına benzemediği ihtar edilmiş olur. Nataka´ kelimesi cansız varlıklar için de kulanılır. ´Nataka´l-avdu´ (ses çıkardı) anlamınadır. Yani ´nataka´ fiili zihinsel iletişimi ve ´sinyal´leri ifade eder.

Demek ´uçucularla´ yapılacak muhabere veya iletişim ancak sinyallerle olacak. Bildiğimiz kelimelerle değil.. Nitekim atmosfer dışı varlıklarla insanların kurabildiği iletişimler radyo dalgaları ve sinyallerledir.. Bu ayette Hz. Süleyman insanlara uzaylılarla iletişimin yollarını öğretiyor. Bunun bildiğimiz dil formlarıyla değil daha evrensel bir iletişim yolu olacağını hatırlatıyor. Nitekim ´tekellüm´ iletişim kurma biçimlerinin en alt tabakasıdır. Balinaların iletişimi bile biz insanların iletişiminden daha ilginçtir..

Yukarıda zikrettiğimiz ayetten iki adım sonra gelen ayette de Süleyman´ın karıncalarla kurduğu iletişime sahip oluruz. Süleyman insanlar cinler ve “tayr” lardan (bu kelime malesef bütün tefsirlerde ´kuş´ diye geçer. Çünkü o dönemlerde bilinen tek uçucu kuşlardır) oluşan ordusu Neml Vadisi´ne girdiği zaman Süleyman aleyhi´s-selam karıncalar kralının kendi halkına “Ey karıncalar yuvalarınıza çekilin. Süleyman´ın ordusu sizi bilmeden ezebilir.” dediğini duydu. Bu duyuşun ve algılayışın bizim bildiğimiz tarz olmayacağını pekala tahmin edersiniz. Nitekim Süleyman bu çağrıyı duyup algılayınca tebessüm etti ve “Bana verdiğin nimetlerle beni azdırma ya Rabbi” diye Allah´a dua ve şükretti..

Roswell olayı ve sonrasında ortaya çıkan dünyadışı varlıklarla temas olaylarının devamında süre gelen tüm raporlarda kaçırılan temas kuran ve onlardan bilgi alan kişilerin neredeyse hepsi telepatik (düşünsel mesajlar) aldıkları ve bu şekilde iletişim kurdukları tespit edilmiştir.

Volkan Burnaz

By admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir