Kainatın ilk varoluşundan günümüze, milyarlarca insanın daha doğar doğmaz kendi iradesi ve mantığıyla birer üyesi konumuna geldiği üç büyük din ve bu üç büyük dine ait kutsal kitaplar “ Kur’an-ı Kerim – İncil – Tevrat ”. Yüce yaratıcımız olan Allah’ın sözlerini, içinde barındıran bu kutsal kaynaklar acaba bizlere dünya dışında yaşayan başka varlıklarında olduğuna dair bilgiler veriyormu? Yoksa bizler sadece araştırdığımız ve inandığımız UFO’lar ve dünya dışı varlıklar hakkında kendi yaratığımız kurgularımız sayesinde aslında hiç olmayan, temelsiz bir şeyler mi uydurmaktayız?
Şimdi bu sorulara bizzat elimizde bulunan bu ilahi kitaplardan örnekler vererek cevaplar arayacağız. Tüm eski medeniyetlerin kendilerince hazırladıkları kutsal metinlerine baktığımızda açık ve net olarak UFO’lara ve dünya dışı canlılara ait tasvirlere rastlamıştık. ( Tibet’in kutsal metinleri Kandshur, Tandshur – Mısır’ın Ölüler Kitabı – Mayaların Popol Vuh’u ) gibi… Burada da bizleri asıl ilgilendiren baş ucu kaynağımız kutsal kitabımız olan Kur’an ı Kerimdir.
Kur´an-ı Kerim´de UFO´lara temasdan söz ediliyor mu? Bu ilahi metinde günümüzün en ilginç sorunlarından biri olan UFO ile ilgili mesajlara yer verilmiş miydi? Genelde Kur´an etrafında yapılan çalışmalarla buna hemen ´evet´ demek mümkün değil.. Kur´an´da bizden başka varlıkların mevcudiyeti söz konusudur ama bizim ´uzaylılar´ diye tanımladığımız aaaabolizmaları bizimkine benzer yaratıkların varlığından açıkça söz eden ayetler var mıdır? “Uzayda canlılar var mı?” diye bir din adamına veya Kur´an yorumcusuna bir soru yöneltseniz alacağınız cevap hemen ´evet´ olacaktır.. Çünkü Kur´anı Kerim insanlar´dan başka en az dört türden bahsediyor. Bunlar melek cin şeytan ve ruhanilerdir. Kur´an´a göre bütün bu türler bizim dünyamızın da içinde yer aldığı evrende yaşıyorlar. Ve hatta bizim mekanlarımızı bizimle paylaşıyorlar. Ancak yapılan izahlar ışığında bu türlerle bizim aaaabolizmamız arasında bir benzerlik kurmak mümkün değildir. Bununla birlikte bu soyut varlıkların hemen hepsinin ´temessül´ yani başka bir form içinde görünebilme yetenekleri vardır.
Oysa bizim aradığımız aaaabolizma bakımından bize tam olarak benzemese bile bize yakın olan formlardır. Peki kutsal kitabımız böyle bir varlıktan söz ediliyor mu? Bunun cevabı şüphesiz “evet” tir. Kur´an-ı Kerim bu türlerin dışında bir de “Dabbe” den söz eder. Dabbe kelimesi daha çok canlı şuurlu ve kendi arzusuyla yer değiştirip yürüyebilen ve yeme içmeye ihtiyaç duyan varlıkları anlatır. aaaabolizma açısından cinden de melekden de şeytan´dan da farklıdır. Nitekim bu kelime daha çok hayvanlar ve insanlar gibi beslenmeye ihtiyaç duyan varlıklara kapsamına alır. Dabbe´nin tariflerini de yine Kur´anda bulabiliyoruz.
Çok eski bazı rivayetlerde insan neslinden önce Nesnas denilen bir türün yer yüzünde yaşadığı o dönemde yer yüzünün gerçek sahipleri olan bu varlıkların aynı zamanda ´hilafet´ yani bugün insanın üstlenmiş olduğu Tanrı´ya muhatap olma vasfı- makamında bulundukları belirtiliyor. Fakat bu tür zaman içinde istikametini kaybettiği için toptan imha edilmişler ve onların yerine cin taifesi atanmıştır. Sonunda Allah meleklere ve diğer muhatap varlıklara insan diye bir varlık yaratacağını ve onları yer yüzüne göndereceğini deklare edince Kur´an´ın yalın ifadesiyle ´cin´ ´melek´ ve ´şeytan´ diye anılan türler insan türünün evrendeki dengeyi bozacağını ve uzun savaşlarla birbirlerini yok edeceklerini belirterek itiraz ettiler.
(Bakara Suresi) Ama Allah onlara ´sizin bilmediklerinizi de biliyorum´ diyerek insanı yarattığı ve dünyaya ´halife´ tayin etti. İstelik ´melek´ dahil bütün varlıkları Adem´e secde etmeye çağırdı. Bu bir tür üstün varlığı tayin etme seramonisiydi. şeytanlar bu çağrıya uymadılar ve insan türüyle her alanda savaşacaklarını dile getirdiler. Kur´an´da geniş geniş anlatılan bu ´gaybi´ hadise aslında aynı zamanda insan türünün evrendeki mücadelesinde başka varlıklarla da hesaplaşmak zorunda kalacağının açık bir kanıtıydı. Demek insan sadece kendisine ´müsahhar´ edildiği emrine verildiği belirtilen tabiata hükmetme mücadelesiyle kalmayacak kendi varlığını korumak için üstün formda yaratılmış varlıklarla da mücadele etmek zorunda kalacak.. Kur´an´ın açık ifadelerinden anladığımız bu mücadelenin cin ve şeytan taifesiyle verileceği yolundadır. üstelik bu her iki türle yaptığı mücadele ´enfüsi´ (içsel) bir mücadeledir. Yani liyakat ve kimlik mücadelesi..
Oysa Mülk Suresi açık açık uzaydan saldıracak bir türden; uzaylılardan söz ediyor. Bunların özel kimlikler taşıyan varlıklar olduğunu ayet metninde yer alan ´men´ sözcüğünden anlıyoruz. Ayette geçen ´men fi´s Semai´ ifadesinde men kim sorusuna verilen cevaptır. Eğer bu ayet gökten başımıza inecek ilahi belalar veya bir yıldız çarpması olsaydı ´men´ yerine ´ma´ kelimesinin kullanılması gerekirdi. Arapça´da ´men´ ingilizce´deki ´Who´ sözcüğünün karşıtıdır.. ´Ma´ ise ´that´ sözcüğünün.. Demek ki uzayda bizimle teke tek karşılaştırılacak varlıklar vardır ve var olmalıdır..
Bakalım tüm benliğimizle, özgürce kendimizi gönülden teslim ettiğimiz kutsal kitaplarımız bizlere UFO’lar ve dünya dışı varlıklar hakkında ne tür ip uçları veriyorlar aşağıda aktaracağımız ayetler kişilerin görüşüne ve yorumuna göre değişebilecek olması muhtemel bilgiler ve dünya dışı yaşam konusuyla ilgili ipuçları taşımaktadır. Lütfen verdiğimiz örnekleri okurken açık bir şuur ile değerlendiriniz. Göreceksiniz ki yıllardır bizlere empoze edilmeye çalışılan bir çok bilgi eski geçerliliğini yitirecektir. Tıpkı güneşin doğup geceyi yok ettiği gibi…
( KUR’AN-I KERİM )
( Şura, 42/20 ) “ Rahmanın nezdindeki bu ordulara karşı hangi ordularla karşı koyacaksınız ”
( Şura, 42/29 ) : “ Gökleri, yeryüzünü ve bunlar içinde üretip yaydığı canlıları yaratması da Onun varlığının ve yüceliğinin delillerindendir. ”
( Nahl, 16/49 ) : “ Göklerde ve yeryüzünde olan canlılar ve melekler, onlar hepsi de büyüklük göstermeden Allah’a secde ederler. ”
( Enbiya, 21/19 ) : “ Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ona aittir. ”
( Hacc, 22/18 ) : “ Görmedin mi ; göklerde olan herkes ve her şey ve yeryüzünde bulunan herkes ve her şey ; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, bitkiler, hayvanlar ve pek çok insan gerçekten Allah’a secde ediyorlar . İnsanlardan çoğu da vardır ki onlara azap hak olmuştur .. ”
( Enbiya, 21/19 ) : “ Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ona aittir. Onun yanında bulunanlar ise Ona ibadetten büyüklük taslayıp geri durmazlar ve yorulmazlar da. ”
( Neml, 27/87 ) : “ Sura üfürüleceği gün, Allah’ın diledikleri müstesna, göklerde kimler var, yer yüzünde kimler varsa dehşetle korkarlar ve hepsi de boynu bükük ve zelil olarak Ona gelirler ”
( Neml, 27/65 ) : “ Yerde ve gökte Allah’tan başka hiç kimse gaybi ve nihai sonuçlarının ne zaman geleceğini bilemezler ”
( Rahman, 55/29 ) : “ Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ondan ister. O ( Allah ) her gün bir yaratma işindedir ”
( Talak, 65/12 ) : “ Allah yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratmış olandır. Onun emri bütün bunlar arasında durmadan iner durur. Allah’ın bunları yaratıp emirler indirmesi Onun gerçekten her şeye gücü yettiğini ve bilgisiyle her şeyi kuşatmış olduğunu, bilmeniz içindir. ”
( Tarık, 86/ 1-4 ) : “ Göğe ve gece çıkana and olsun. Gece ortaya çıkanın ne olduğunu sen bilir misin? O, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır. Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur. ”
( Yunus, 101 ) : “ Göklerde ve yerde neler var, bakın araştırıp ibret alın. ”
( Mülk, 16/17 ) : “ Gökte olanın, size ansızın saldırıp sizi yere göçürüvermesinden güvende misiniz. O an bir de bakarsınız, yer temelinden sarsılıvermiş. Gökte olanın üzerinize dumansız ateşlerle saldırmasına karşı kendinizi nasıl güvencede hissedersiniz. İşte o an tehdit nasıl olurmuş, korku neymiş anlarsınız ”
( Fatır, 35/44 ) : “Ne göklerde ve ne de yer yüzünde hiçbir şey Allah’ı aciz bırakamaz
( Ankebut, 29/22 ) : “ Siz ne yeryüzünde ne de gökte Allah’ı aciz bırakamazsınız ve siz Allah’ı bırakıp da ondan başak bir dost ve yardımcıda bulamazsınız ”
( Rum, 30/18 ) : “ Göklerde ve Yerde Hamd onadır. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine ulaştığınızda Allah’ı tesbih edin ”
( Rum, 17/18 ) : “ Haydi Akşama girdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin.” “ Göklerde ve yerde hamd ona mahsustur. Gündüzün son bölümünde ve öğle vaktine eriştiğinizde de onu tesbih edin ”
( Rad, 13/15 ) : “ Göklerde ve Yeryüzünde kimler varsa onlar da, gölgeleri de sabah, akşam ister istemez Allah’a secde ederler ”
Surelerin bir çoğuna baktığımızda göklerden ve yer yüzünden bahseden cümlelere sıkça rastlamaktayız. Buraya kadar her şey doğru görünmektedir. Fakat sureleri daha dikkatli okuduğumuzda burada bizim gökyüzümüz dışında başka semaların özellikle vurgulandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Surelerin devamında buralarda, diğer semalarda yaşayanların da yalnızca Allah’a kulluk etmek amacıyla yaratıldıklarını anlamaktayız. Acaba bu gökteki diğer varlıklar kimlerdir.
Özelliklede en dikkat çeken sureler Yunus, Mülk, Tarık, Şura sureleridir. Çünkü bu surelerin açıklaması yapıldığında çok çeşitli anlamlar ve ifadeler ortaya çıkmaktadır. Bu anlam ve ifade çeşitliliği gösteren surelerde yer alan en dikkat çekici cümlelerse şunlardır.
Tarık Suresi : “ Göğe ve gece çıkana and olsun. Gece ortaya çıkanın ne olduğunu sen bilir misin? O, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır. Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur. ”
Gökyüzünde gece vakti ortaya çıkan nedir? Nedir bu bilinmeyen, göğe çıkan şey ? Etrafına yaydığı ışığıyla geceyi ( karanlığı ) delercesine aydınlatan şey bizim bildiklerimizin ( Güneş, Ay, Yıldızlar, Uçaklar, Fişekler vb ) dışında ne olabilir? Bu bilinmeyen ışıklı uçan cismi gözeten kimse kimdir?
Yunus Suresi : “ Göklerde ve yerde neler var, bakın araştırıp ibret alın. ”
Bizim bildiğimiz şeylerin dışında uzayda bir çok bilinmeyenin olduğunu zaten biliyoruz. Suredeki asıl garipliktir burada göklerden bahsedilmesidir. Gökler tabiri ile hepimizin de bildiği gibi ilk olarak aklımıza dünyamızı kuşatan atmosfer tabakası ve bu atmosferin hemen içinde bulunan gezegenimiz gelmektedir.
O zaman gökler cümlesini şöyle bir düşünürsek burada bir gezegenin etrafını kuşatan atmosferden bahsedilmediğini hemen anlayabiliriz. Burada asıl bahsi geçen bu atmosferleri üzerinde barındıran katı mekanlardır.
Yani kısacası göğü gök yapan şey, altında bulunan gezegen ve buna bağlı olarak oluşmuş yüzeyidir. Acaba bu surede niçin başka gökleri incelememiz gerektiği konusunda ve burada göreceklerimiz karşısında ibret almamız önemle vurgulanmaktadır? Göreceğimiz ve ibret alacağımız şeyler nelerdir? Bahsi geçen bu gökler ( gezegenler ) nereleridir? Acaba bu bilinmeyen semalarda bizim gibi bazı dünya dışı varlıklar mı yaşamakta?
Mülk Suresi : “ Gökte olanın, size ansızın saldırıp sizi yere göçürüvermesinden güvende misiniz. O an bir de bakarsınız, yer temelinden sarsılıvermiş. Gökte olanın üzerinize dumansız ateşlerle saldırmasına karşı kendinizi nasıl güvencede hissedersiniz. İşte o an tehdit nasıl olurmuş, korku neymiş anlarsınız ”
Kimdir bize gökyüzünden saldıracak olan şey? Yer yüzünü temelinden sarsacak ve hepimizi yere göçürü verecek olan bu şey bir meteor mudur yoksa başka bir şey mi? Bilindiği üzere meteorlarda bir şekilde havada yok edilebilmekte veya çarpma şiddetleri en aza indirile bilmektedir. Peki ya bize saldıracak olan şey dumansız nasıl bir ateşe sahiptir? Acaba bize bir anda gökyüzünden saldıracak olan bu şey devasa büyüklüğe sahip dünya dışı bir uzay aracımızdır? Üzerinde taşıdığı yok edici lazeriyle bizi yok etmeye mi gelecektir?
Şura Suresi : “ Rahmanın nezdindeki bu ordulara karşı hangi ordularla karşı koyacaksınız ”
Rahmanın nezdindeki bu ordular kimlerdir? Önceki suredeki gibi gökten gelecek olan ve dumansız ateşlerle bize ansızın saldıracak olan şeyler ( dünya dışı bir uzay gemisi ve bu geminin içinde bulunan mürettebatı ) bu ordular mıdır?
Evet özellikle bu dört sureyi ve diğer sureleri inceldiğimizde ortaya akıllara durgunluk verecek bir takım ip uçları ortaya çıkmaktadır. Bu ip uçları da bizlere tek bir gerçeği işaret etmektedir. Bu gerçekse surelerde de bahsedildiği gibi başka semalarda ( göklerde ) yaşayan bazı canlılarında olabileceğidir!…
Burada sureleri örnek vererek savunmakta olduğumuz şey bu surelerin direk bizlere uzaylılar ve UFO’lar vardır demek istediği değildir. bizler sadece bu surelerin bizlere evrenin başka noktalarında da bizim gibi başka canlıların bulunabileceği konusunda bizlere üstü kapalıda olsa vermekte olduğu bazı ipuçlarıdır.