Aşağıda aktardığımız bu rapor tamamen gerçek olup Kutup Kaşifi olarak görev yapan Amiral Richard B.Byrd’ün 1947 yılında bizzat başından geçen bir olaydır. Yaşanılan bu olay Nazilerin dünya dışı medeniyetlerle olan bağlantılarını gözler önüne sermeye yetecektir. Amiral Richard B.Byrd 19 Şubat 1947 tarihinde Kuzey kutbu üzerinde uçuş yapmak üzere yeni bir görev aldı. Görevi için son hazırlıklarını tamamlamaktaydı. Devriye uçuşu yapacağı uçağının depoları doldurulmuştu. Yanında bulunan telsizciyle beraber maceralarla dolu geçecek yolculuklarına başladılar. Uçaklarıyla beraber 7000 metre yüksekliğe çıktıklarında herkes için her şey yolunda gitmekteydi. Ancak karşılaştıkları Türbülans ( Hava Boşluğu ) sonucunda 1000 m kadar alçalmaya karar verdiler. Hemen altlarında uzanan dev bir buz alanı vardı. Karşısında inanılmaz bir manzara durmaktaydı. Hava da kar yağışı bir yandan sürerken gökyüzü mordan pembeye her rengi üzerinde barındırmaktaydı. Bu arada Amiral etrafında görmekte olduğu bu muhteşem atmosferi hemen üsteki yetkililere rapor etmekteydi.
Tam bu sırada uçağın manyetik ve gyro pusulaları dengelerini kaybedince, Amiral güneş pusulasını kullanmaya başladı. Kısa bir uçuş sonrasında dağlık bir bölgeye geldi. Yaklaşık 40 dakika kadar sıra dağlar üzerinde uçtu. Bu sıralarda 8900 metreye çıkmıştı. Ama işin içinde garip bir durum vardı. Üzerinde uçmakta olduğu bu sıra dağlar hiçbir şekilde elinde bulunan harita’nın üzerinde yer almamaktaydı. Sonra biraz daha ilerledikten sonra dağların arasında tam ortada akmakta olan nehri fark etti. İşler gitgide karışmaktaydı. Nehrin dışında buz ve kar olması gereken tüm bu yerlerin yerinde yemyeşil ormanlar yer alıyordu.
Amiral Richard B.Byrd 4000 m kadar alçaldığında gördüklerinin serap olmadığını daha net görmekteydi. Gerçektende uçağının hemen altında yemyeşil ormanlardan oluşan koskocaman bir alan uzanmaktaydı. Bulunduğu noktanın ışığı tamamen farklıydı ama güneşi bir türlü göremiyordu. Biraz daha alçaldığı sırada daha da garip olan bir başka şeyi fark etti. Aşağıda garip bir takım hayvanlar durmaktaydı. İlk anda fili anımsatan bu hayvanlara biraz daha dikkatli baktığında bunların tarih öncesinde yok olmuş olan mamut cinsi hayvanlardan oluşan bir grup olduğunu fark etti. Bu olaylar anında şaşkınlıktan ne yapacağını şaşıran Amiral hemen telsizcisiyle olayı üsse aktarmak istedi. Fakat telsiz bağlantısı bir türlü kurulamıyordu.
Uçağın dışındaki hava sıcaklığı 23 dereceydi. Amiral biraz ileride önünde durmakta olan kent benzeri bir yapı topluluğuna yaklaşmaktaydı. Uçak hafiflemiş bir biçimde tüy gibi havada yol almaktaydı. Uçak adeta bilinmeyen bir güç tarafından kontrole alınmışçasına gök yüzünde ağır ağır süzülüyordu!… Amiral uçağının kontrolünü kaybetmişken karşısından onan doğru gelmekte olan bir başka uçan cismi izlemekteydi. Uçan bu garip cisim daire biçimli metalik renkli bir nesneydi. Ve uçan cismin üzerinde bir “ Gamalı Haç ” sembolü yer almaktaydı!…
Araç kendisine doğru yaklaştığı anda kendisine hitap eden bir ses işitti. İsveç yada Alman aksanıyla konuşan biri, İngilizce olarak şöyle diyordu: “ Bölgemize hoş geldiniz Amiral. Sizi 7 dakika içinde indireceğiz. Güvenli ellerdesiniz, rahat olun ”
Bu sesin hemen ardından motorları duran uçak olduğu yerde dönüp sanki bir asansördeymişçesine yavaş yavaş yere inmeye başladı. Uçak şiddetle titriyordu. Kısa bir süre sonra yere temas ettikten sonra yere sağlam bir şekilde inmişti. Amiral büyük bir heyecan içinde kendisini karşılamaya gelen uzun boylu sarışın insanları gördü. Kendisine yaklaşmakta olan insanların ardında ise kristalden yapılmış gibi duran dev binaları görmekteydi. Karşısında dev bir kent durmaktaydı. Amiral ve yanında bulunan telsizcisi gelen karşılama heyeti tarafından kibar ve dostça karşılandılar. Şehre girmek için önce tekerlekleri olamayan düz bir platforma çıktılar ve hızla parlamakta olan şehre doğru ilerlemeye başladılar. Amiral ve telsizcisi bu tarz bina yapılarını ancak bilim kurgu filmlerinde görmüşlerdi.
Bu arada kendilerine ikram edilen garip bir içeceği içtikten sonra Amiral Byrd yanlarına gelen iki hostes tarafından bir başka bölüme götürüldü. Kısa bir yürüyüş ve yere inen ufak bir asansör yolculuğundan sonra kendisini uzun bir koridorda buldu. Duvarlarından süzülen gül kurusu bir ışığa sahip olan bir koridordu burası. Işık bulunduğu noktanın her yerini eşit olarak aydınlatmaktaydı. Az ilerledikten sonra yanındakilerle birlikte kendini bir kapının önünde buldu. Üzerinde anlayamadığı türden garip bir yazı bulunan kapı sessizce açıldı. Yanında bulunan hosteslerden biri Amiral’e endişelenmemesini ve Üstadın huzuruna çıkacağını söyledi.
Amiral Byrd’ın bundan sonraki izlenimleri onun ne denli etkileyici ve inanılması güç bir deneyim geçirdiğini anlatmaya yetiyor. Amiral Üstadı şu sözleriyle tanımlıyordu;
“ İçeri giriyorum, çarpıcı renkler görüyorum, oda büyüleyici ve çok etkili. Karşımda çok güzel bir insan var… Gördüklerimi anlatamıyorum… Bildiğim sözcükler buna yeterli değil… İnsan gibi ama çok daha ötesinde, huzur ve mutluluk yayıyor. Düşüncelerim kesiliyor… Melodik ve sıcak bir sesle konuşuyor: ‘ Yerimize hoş geldiniz Amiral…’ O bir erkek, yüzünde çok uzun yılların izleri var. Uzun bir masada oturuyordu sonra kalkıp bana oturmam için yer gösterdi. Oturuyoruz, bana bakıp gülümsüyor ve yine o yumuşak, melodik sesle konuşuyor: ‘ Sizin buraya gelmenize izin verdik çünkü siz Dünyanın yüzeyinde tanınan asil birisiniz.’ Dünyanın yüzeyimi deyip soluğumu tutuyorum.
Gülümsüyor ve : Evet şu anda ‘ İç Dünya’nın Arianni bölgesindesiniz. Sizi görevinizden fazla alıkoymayacağım, güvenle yüzeye geri döneceksiniz. Ama şimdi Amiral sizi neden buraya çağırdığımızı söyleyeceğim. Irkınızın Japonya’da Hiroşima ve Nagasaki’de patlattığı ilk atom bombalarıyla çok ilgiliyiz. Bu nedenle alarma geçtik ve uçan araçlarımızı yolladık, biz bunlara Flugeirad diyoruz. Sizi gözlüyorlar ve ırkınızın savaşlarına ve barbarlığına daha önce hiç karışmadık ama şimdi durum farklı, insanlık için uygun olmayan doğal bir gücü yani atomik enerjiyi öğrendiniz. Özel görevlilerimiz dünyanızdaki güçlere mesajlar veriyorlar ama henüz bir tepki vermediler. Şimdi sizi dünyamızın varlığını gören ilk tanık olarak seçtik. Irkınızdan binlerce yıl daha eski olan kültürümüzü, bilimimizi göreceksiniz Amiral.’
Sözünü kesip benimle ne yapmak istediklerini soruyorum. Üstad sanki düşüncelerimi okur gibi cevap veriyor:
‘Irkınız şu anda dönüşü olmayan noktaya ulaştı. Aranızda ellerindeki gücü bırakmaktansa dünyayı yok etmeyi göze alacak olanlar var. 1945’te ve sonrasında ırkınızla ilişki kurmaya çalıştık ama düşmanca davranıldı. Flugeiradlarımız’a ateş açılıp düşürüldüler. Savaş uçaklarınız, kötü amaçlarla düşmanca davranarak bizimkileri kovaladılar. Şimdi sana şunu söylüyorum oğlum, dünyanızda çok büyük bir kötülük fırtınası oluşmakta, kara bir öfke ve şiddet yıllardır hiç eksilmeden, artarak birikiyor. Karanlık çağlar yeniden ırkınızın üstüne geliyor. Karanlık, dünyayı bir örtü gibi örtecek ama inanıyorum ki, ırkınızdan bazıları yaşamayı başaracaklar ama buna daha zaman var. Çok uzaklarda ırkınızın yıkıntıları arasından yeni bir dünya doğacak, kayıp efsanevi hazineleri arayacaklar ve oğlum bizim korumamızda güvenlikte olacaklar. Zamanı geldiğinde biz ırkınıza ve kültürünüze yardım edeceğiz. Savaşın ve çekişmelerin boş yere olduğunu bir gün öğreneceksiniz, ancak bundan sonra ırkınız tekrar kültürü ve bilimi elde edebilecek… Şimdi oğlum, bu mesajla beraber yüzeye dönebilirsin.’ Bu sözlerle beraberliğimiz sona erdi…”
Amiral bir anda yaşadığı onca şaşkınlığa ve heyecana rağmen dönüş yolunun ayrıntılarını not etmeyi başarabildi. Telsizci ile birlikte geldikleri gibi uçaklarına bindirilip havalandırıldılar. Tekrar 8000 metreye çıktılar. Disk biçimli iki Flugeirad (UFO) Amiralin uçağına eşlik ediyordu.
Telsiz çalıştı ve bir ses: “ Sizi serbest bırakıyoruz Amiral, Kontroller serbest… Au Wiedersehen… ” diyerek Almanca veda etmişlerdi.
Amiral Byrd ülkesine sağ salim döner dönmez telsizcisiyle birlikte tüm yaşadıklarını yetkili makamlara rapor etti. Ancak her zaman olduğu gibi yine kendisine dünyanın iyiliği için susması emredildi. Daima olduğu gibi yine bir tanık susturuluyor ve olay örtbas ediliyordu!…
Görüldü gibi Nazilerin de söylemiş oldukları Kuzey Kutbu’ndaki gizli üs teorisi rastlantılarda da olsa karşımıza çıkıyor. Dünya dışı varlıkların biz insan oğullarıyla yakından ilgilendikleri nasıl bir gerçekse ortaklaşa yapılan bazı şeylerinde olduğu bir o kadar gerçektir. Tek bildiğimiz kesin olan bir şey varsa o da Nazilerin başta Adolf Hitler’in temasta olduğu dünya dışı uygarlığın Şambala kökenli bir ırk olduğudur.