Kızıl gezegen Mars, merak edilen ve efsanelere, mitolojilere ve bir çok filme konu olmuş gezegenimizin en yakın dostlarından birisi. Çok uzun yıllardır merakın, tartışmaların ve gizemlerin odağı olmuştur. Dünyamızın en yakın dostu olan Mars’ta yaşamın yada bilinmeyen bir uygarlığın var olması ihtimali insanoğlunu büyülemeye ve düşündürmeye sevk etmiştir.

Düne kadar gerek yitirilmiş olduğu sanılan atmosferi ile gerekse üzerinde sıvı haldeki suyun çok fazla bulunmaması yüzünden burada yaşamın oluşamayacağını savunan bilim adamları yeni gelişmeler ve büyük projeler sonrasında elde edilen veriler ışığında şimdileri bu gezegen üzerinde bir zamanlar yaşamın oluşmuş ve sonradan yok olmuş olabileceği hususunda düşündürmeye başlamıştır.

Özellikle 1976 yılında Mars’a giden Viking uydusunun Cydonia bölgesinden yolladığı görüntüler bilim adamlarını şaşkına çevirmiştir. Dünyaya gönderilen görüntüler içerisinde cephesi dünyamıza bakan üç boyutlu devasa bir insanımsı yüz şekli göze çarpmaktadır. NASA yetkilileri elde edilen bu olağan üstü görüntünün gerçekliğini saklamak ve bu olayı örtbas etmek için, bu devasa yüz yapısının sıradan bir kaya oluşumu ve ışık gölge oyunundan ibaret bir şekil olduğunu açıklamıştır.

Viking uydusunun bu görüntüleri göndermesinden birkaç yıl sonra Goddard Uzay Uçuşları Merkezinden iki mühendis Vincent DiPietro ve Gregory Molenaar, Mars’ta ki bu yüzü yeniden keşfettiler. Bu devasa oluşum NASA’nın tüm çabalarına rağmen örtbas edilmeye çalışılsa da insan yüzüne öyle çok benziyordu ki hatlarıyla pek çok kişi bu görüntüler karşısında adeta büyülenmişti. Ve asla bu görüntülerin sahte yada sıradan doğal bir oluşum olmasına imkan dahi vermiyorlardı.

Bu yüz biçimi güneşin farklı konumlardayken bile görüntülenmesine rağmen insanımsı yüz formundan asla taviz vermiyordu. Gölgelerin ve oluşumdaki hatların ölçümleri, oranları bile hiçbir şekilde farklılık gösterip değişmiyordu. Simetrisi aynı olan bu görselliğin sıradan bir oluşum olması neredeyse imkansızdı.

Mars’taki insan yüzü figürü

Elektrik mühendisi ve aynı zamanda dijital görüntü uzmanı olan Mark J. Carlotto ve Kuzey California’daki Sonoma Devlet Üniversitesi Profesörü Stanley V. Mc Daniel gibi birkaç bilim adamı, NASA’nın elindeki orijinal görüntüleri bilgisayar teknolojisinin de yardımıyla daha net bir hale getirerek ne anlama geldiklerini araştırma görevini üzerlerine aldılar. Bilgisayar yardımı ile yapılan netleştirme işlemleri sayesinde yüzey üzerinde daha bir çok detay gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.

Yapılan incelemelerde bu insan yüzü figürünün baş kısmında kask benzeri bir oluşum olduğu fark edildi. Bu insanımsı yüzün detayları incelendiğinde yapının içinde ağız kısmında diş benzeri oluşumlar, göz kısmında ise iris tabakasına benzer hatlar görülebiliyordu. Yüzün dijital incelemesi bu oluşum üzerindeki gölge, ışık gibi benzeri yanılsamaların olmadığını açıkça göstermekteydi.

Elde edilen veriler zamanla bizi asıl konumuz olan ana başlığa getiriyordu: Mars’ta bir zamanlar yaşam varmıydı? Ve bu yaşam halen devam ediyor muydu? Yaşam devam ediyorsa nerde ve ne şekilde sürüyordu…

Şehir kompleksi ve Piramitler

Mars’ın Cydonia bölgesinde yapılan diğer keşifler yalnızca bu insanımsı yüz şekli ile sınırlı değildi. İncelemeler bu yüzü inşa edenlerin kimliği ve dünyamız üzerindeki yaşam ile bağlantıları konusunda bizlere büyük ip uçları veriyordu. Görüntülenen bu yüz yapısının hemen batı kısmında çok daha dikkat çekici yapay olduğu düşünülen esrarengiz ve bir o kadar sıra dışı yapılar göze çarpmaktaydı. Bunlardan biri 2 mil genişliğinde beş kenarlı devasa bir piramitti. Bunun yanı sıra piramidin hemen bitişiğinde yerleşim yerini andıran kompleks yapılar bulunuyordu. Bu oluşumların dizilimi incelendiğinde kusursuz bir ikiz kenar üçgen meydana gelmekteydi. Piramitler denince akla hemen bugün bile günümüzde gizemini koruyan eski Mısır uygarlığı gelmektedir. Mars’taki piramitlerin keşfinden çok önceleri bile bizim gibi bir çok araştırmacı kişiler ve kurumlar, Mısır piramitlerinin dünya dışı bir teknoloji ile yapıldıklarını savunuyorlardı. Cydonia bölgesindeki bu piramit, yüz figürü ve şehir kompleksi gibi yapıların keşfi ve dünyamızdaki izleri hakkında bizleri daha derin düşünmeye sevk ediyordu.

Aslına bakılırsa, Cydonia piramitlerinin Viking uydusu tarafından çekilen görüntüleri ve Mısır piramitlerinin havadan çekilen fotoğrafları dikkat çekici ölçüde birbirine benzemekteydi. Her iki gezegende de inşa edilmiş bu yapılar aynı antik uygarlık tarafından yapılmış eserler olabilirler miydi?

Eğer bu durum doğruysa inandığımız ve bildiğimiz bir çok doğrunun sarsılması ve köklüce değişim geçirmesine sebep olacaktır.

1998 yılı bahar aylarında yeni uydu Mars Global Surveyor (MGS) Mars’a gidecek ve çözünürlüğü çok daha yüksek kameralarla çekim yapıp Cydonia bölgesinin haritasını çıkaracaktı. Bu haberi duyan halk ve araştırmacılar oldukça sevinmişken, NASA yine örtbas maksatlı olarak Global Surveyor’ın görevinin sonlandırıldığını ve şuan için böyle bir çalışmaya ihtiyaç duymadıklarını söyleyerek tüm kamuoyunu şoka uğratmayı başarmıştı. Çünkü elde edilen görüntüler sayesinde buradaki yaşam izleri daha detaylı ve net gözlemlenecek ve Mars üzerinde bir zamanlarda olsa yaşam olduğu kanıtlanacaktı. NASA bu durumdan korkmuş olacak ki hiçbir açıklama yapmadan olayı kapamayı seçti. Fakat bu kararı yüzünden NASA halkın geniş ve sert bir protestosu ile karşılaştı.

Yapılan baskılar sonuç vermişti ve NASA yeniden Mars’ın Cydonia bölgesini görüntülemeye karar vermesini sağladı. Nisan 1998 de MGS, Cydonia bölgesini yeniden görüntüledi. Dünya kamuoyuna yayılan görüntüler öncekilere oranla daha net ve detaylı yapay binaları, piramitleri ve devasa kompleksleri göstermekteydi. NASA zorlada olsa dünya dışında bir gezegende farklı bir yaşam türüne dair ilk defa bu kadar detaylı izleri halk ile paylaşmıştı.

Fakat NASA, Cydonia bölgesi hakkında hala sessizliğini korumaktadır. Cydonia bölgesi hakkında açıklama yapmasa da Mars’a olan ilgisini kaybetmeyen NASA, 2005’te Mars’a yeni bir uydunun gönderileceğini ve bu uydunun çözünülürlüğü Surveyor’dan oldukça yüksek bir kamera taşıyacağını duyurmuştur. Her ne kadar 2005’teki bu gelişmenin bize çok şey öğreteceği bir gerçekse de, Cydonia bölgesindeki yapıların doğal mı yoksa yapay mı olduğu kesin olarak ancak astronotların Mars’a ayak basmasıyla anlaşılabilecektir.

Mars üzerinde uzaylılar tarafından inşa edilmiş yapıların bulunması ihtimali bilim tarihi için bir dönüm noktasıdır. Mars üzerinde, zeki yada mikrobiyal – bir yaşamın varlığı hala kesin olarak kanıtlanamamakla birlikte, hiç de uzak olmayan bu olasılık insanoğlunu büyülemeye devam etmektedir.

Mars’ın atmosferi meğer maviymiş

Mars Opportunity kızıl gezegene 2 Mart 2004 de yollandığında dünyaya göndermiş olduğu görüntüler yeniden tüm insanlığı şaşkına çevirmişti. Bu kez görüntüler içinde kompleks binalar yada sıra dışı yapılar yoktu. Fakat bu kez çok daha fazlı bir durum söz konusuydu. Dünyaya gönderilen ilk görüntülerde Mars atmosferi tamamen maviydi. Yıllardır NASA’nın ilan ettiği kırmızı, atmosfersiz havasından çok uzak gayet yaşanılabilir ve oksijenle dolu gözüküyordu. Bu konuyu büyük bir titizlikle araştıran bilim adamları ve araştırmacılar Opportunity’nin göndermiş olduğu görüntülerin tamamen gerçeği yansıttığını fark ettiler. Geçmiş ve yeni görüntüleri karşılaştıran bilim çevreleri yine NASA’nın örtbas kampanyası ile karşılaştılar.

Çünkü Mars gezegeninin atmosferinin zaten mavimsi olduğu uzun yıllar önce biliniyordu NASA yetkilileri tarafından. Fakat bu görüntüler Mars’ın yaşanılmaz bir yer olduğunu göstermek amacı ile basına dağıtılmadan hemen önce kırmızı kapalı bir renkle boyanıp medyaya bu şekilde sipariş ediliyorlardı.

Mars’ta su izleri, göller ve buz kütleleri

Mars’ın kutup bölgelerinde yoğun biçimde su kütleleri bulunmaktadır ve çıkış noktasından eriyerek ekvator bölgesine doğru ilerlemektedir. Şu anda yüzey üzerinde büyük miktarda hem donmuş halde hem de sıvı su birikintileri halinde su bulunmaktadır. Kuzey kısmında bulunan devasa bu kütlesi 3000 feet genişlikte olup Teksas’tan daha büyük bir yüzey alanına sahiptir.

Bu bir uygarlığın yaşamını sürdürebilmesi tarım yapabilmesi için yeterli bir miktardır. Bu durum bu gezegendeki yaşamın halen bir yerlerde devam ediyor olabileceğinin en büyük kanıtlarından biridir. Mars’a inen Spirit Rover uzay aracı yüzeyde yer alan bataklık bölgelerinden yola çıkarak yer altı sularının varlığına dikkat çekmektedir. Mars’ın özellikle bir çok bölgesi bahar aylarında yeşillenip bir canlanma sergilemektedir. Buda bizlere burada bitki örtüsü için bile olsa yeterli, su miktarının bulunduğunu göstermektedir.

Mineraller ve maden filizleri

Opportunity araştırmaları sırasında su yataklarının bulunduğu düşünülen kurumuş kayaçlar arasından aldığı numunelerde bulduğu maden ve minerallerle bir zamanlar bu bölgelerin oldukça sulak olduğunu hatta bazı yerlerde büyük denizlerin, göllerin, okyanusların bulunduğunu tespit etmiştir.

Araç maden filizlerinin, sülfatın ve kristalleşmenin olduğu yerlerin varlığına ilişkin kanıtlar buldu. Bilim adamları bir zamanlar bu kayalıkların arasından su geçtiğine artık eminler. Opportunity ve ikizi Spirit’in bilimsel araç gereç sorumlusu Cornell Üniversitesi’nden, Dr Steve Squyres bu olayın kayaların yapısını ve kimyasını değiştirdiğini söyledi.

Orbiter isimli uzay keşif aracının çektiği Mars fotoğraflarında, Nilli Fossae bölgesindeki kayalıklarda karbonat izleri tespit edilmişti. Karbonat saf veya alkalin suda oluşmaktadır. Brown Üniversitesi bilim adamlarından Bethany Ehlmann, “Bu çok heyecan verici. Mars’ta gerçekten ılıman ve yaşam için uygun ortam varmış” açıklamasında bulunmuştur.

Mars’ta görüntülenen canlılara ait fosiller

Mars üzerinde yapılan sayısız incelemeler ve elde edilen bulgular, görüntüler bizlere buradaki yaşamın sadece sudan ve mikrobiyolojik organizmalardan ibaret olmadığını göstermiştir. Spirit ve Mars Rover uzay araçları bulundukları bölge ve çevresinde yaptıkları incelemelerde düşük çözünürlükte de olsa mars üzerindeki geçmiş yaşama dair fiziksel kanıtlarda tespit etmişlerdir. Elde edilen görüntüler içerisinde bir zamanlar yüzey üzerinde yaşadığı tahmin edilen dünyamızdaki canlılara çok benzer hayvanımsı ve henüz ne oldukları tam anlaşılamamış bir çok canlı türünün fosilleşmiş kalıntılarına rastlamıştır.

Yukarıdaki bu görüntü Gusev krateri yakınındaki taşlık bir arazi üzerinde Mars Rover uzay aracı tarafından şans eseri görüntülenmiştir. Görüntülerde etrafındaki kaya oluşumlarına uymayan ve açık bir avuç büyüklüğündeki bu nesneler bir kuş ve bir kedi türünün fosilleşmiş kafataslarını andırmaktadır. Göz çukurlarından burun deliklerine kadar oldukça biometrik bir görüntü sergileyen bu nesneler bizlere dünyadaki canlıların kafataslarıyla bire bir örtüşmektedir.

Yukarıdaki bu karede, sağ üst ve sol alt görüntüler Asya’da Geç Kretase döneminden Bagaceratops’a ait kafatası örnekleridir. Görüntülerdeki antik mars kafatası ile karşılaştırıldığında bir zamanlar dünyamız üzerinde yaşamış bu dinozorumsu canlı ile büyük benzerlikler göstermektedir yapısal olarak. Dünyamız üzerindeki dinozorların boynuz yüzlü en küçük üyesi olan Bagaceratop, yürüyüş için uygun olmayan çok küçük ön ayakları ile iki ağır yapılı arka ayakları üzerinde yürüyen otobur bir (bitki yiyici) idi, ve ağız gibi kaba öğütme tesisleri için uygun dişleri olan bir gagası vardı.

Aynı zamanda bir tür kedi olan Çıta’nın kafa yapısı ile de aşırı benzerlikler taşımaktadır bu Mars’ta görüntülenen fosil hayvan başı. Göz çukurları, yüz hatları kemik yapısı, burun delikleri adeta bir zamanlar bu topraklarda bir tür çıta yada benzeri bir kedi türünün yaşadığını göstermektedir.

Bu görüntüde ise modern günümüz kuşlarının kafa yapısı ile Mars’taki bu fosilin kafa yapıları oldukça uyuşmaktadır. Bazı bilim çevreleri bu fosil kafatasının eski çağlardaki dinozorumsu kuş türlerinin geçiş dönemlerindeki bir türe ait olabileceğini söylemekteler. Bu düşünceye göre Dünya ve Mars üzerinde paralel zamanlarda dinozorumsu türler gelişme göstermiş olabilirler.

Mars Rover ve Spirit uzay araçlarının göndermiş olduğu sayısız görüntüler arasında bunlardan çok daha farklı bilinen ve bilinmeyen bir çok canlı türene ait fosil görüntüleri mevcuttur. Nasa bunların bir kısmını dünya kamuoyundan saklasa da basına sızan görüntüler oldukça şaşırtıcı örnekler içermektedir.

– Kara ve su yılanı fosilleri

– Trilobitler ve kayalaşmış organizmalar

– İnsanımsı ve yaratığımsı kafa tasları

– Dinozorumsu fosiller

– Kurbağa benzeri fosiller

– Sığır cinsi canlılara ait başlar

– Deniz kabukları

Bunlardan basına sızan ve henüz tam olarak açıklanmamış Mars’ta bir zamanlar hüküm sürmüş yaşama dair kanıtların sadece ufak bir kısmıdır. NASA’nın elindeki görüntülerde çok daha detaylı ve farklı canlı türlerine ait fosil resimleri olduğunu bilmekteyiz.

Mars kayaları üzerindeki mantarımsı mavi bitkiler

Opportunity’nin bulduğu bu mavi meyvemsi yapıları inceleyen Dr. Annamarie Johstone’a göre “bu mavi bitki oluşumları kaya likeni (ortak yaşayışlı mantar yada alg grubu) olmaları ihtimali çok yüksek. Karşılıklı yararlanmaya dayanarak, mantarların yoğun dokusu alg hücrelerini kurumaktan koruyor ve bunun karşılığında fotosentez yapabilen algler güneş ışığını kullanarak mantarlara besin sağlıyorlar”

Likenler ekosistemdeki renkli bitkilerin başında geliyorlar ve herhangi olumsuz bir koşulda kendilerini kapatıp en zor şartlara bile dayanabiliyorlar. Likenler nemli ortamlarda ürüyorlar. Çünkü nem onların üreyip çoğalmalarını hızlandırıyor. Çalı yapısındaki likenlerin içerdiği fungal asit, kayayı toprak haline getirebiliyor ve böylece takipçi bitkiler olan yosunların oluşmasına ortam sağlıyorlar.

Mars’taki bitki örtüsü ve ağaçlar

Uzay araçların Mars’la ilgili göndermiş olduğu görüntüler içerisinde en ilginçlerinden biride yıllardır yüzeyde yaşam yok her yer çorak kayalıklarla dolu empoze edilen bölgelerde çok sık ağaç ve bitki örtüsü gibi oluşumların bulunduğu net karelerdir. Resimler içersinde sık çalı grupları, kısa ama geniş bodur ağaçlar ve yer yer seyrek ama dik, ince uzun ağaç gövdeleri göze çarpmaktadır.

Görüntülerde özellikle dikkat çeken dünyamız üzerindi yer alan tropik bir ağaç türü olan “Banyan”a çok benzeyen ağaç türünün sıklıkla yer almasıdır. Mars’tan gelen bu ağaç görüntüleri inceleyen bir biyolog aynı tip ağaç yapılarını Kanada’nın Arktik bölgelerinde gördüğünü söylemiştir. Bu bölgeler aşırı soğuk ve kurak bir iklime sahiptir.

Arthur C Clark, bu resimlere bakar bakmaz ilk söylediği şey, “Ağaç bunlar, Mars’ta kesinlikle bitki örtüsü var!” demek olmuştur.

Zaten Hubble’ın 100 milyon mil uzaktan çekmiş olduğu Mars görüntülerinde de gezegen yüzeyindeki yeşillenmeler oldukça büyük bir şekilde fark edilmektedir. Bu yeşillenmeler gezegendeki iklim değişikliğinin de bir göstergesidir aynı zamanda.

Sir Arthur C Clark, Ay yüzeyinde yürümüş olan Buzz Aldrin ile yaptığı yüz yüze konuşmaya dayanarak bomba etkisi yaratan bir demeç verdi.

“Mars üzerinde hayat bulduğumuzdan oldukça eminim. Jet Propulsion Laboratory’de inanılmaz fotoğraflar bulunuyor. Ve bunlar Mars’ta büyük yaşam formları bulunduğuna dair inandırıcı kanıtlardır bana göre. Bir bakın onlara, ben başka bir açıklama getiremiyorum. Mars’ta bitki örtüsü vardır”

Tüm bu açıklama ve kanıtlara rağmen NASA halen suskunluğunu korumakta ve sorulara görüntülere net cevaplar verememektedir.

Volkan Burnaz

By admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir