Mevlana Celaleddin Rumi 13’ncü yüzyılın en önemli Tasavvuf isimlerinden bir tanesidir. Mevlana Celaleddin Rumi dünyaca ünlü “Mesnevi” adlı eserinde gökyüzünde bulunan uygarlıklardan, canlılardan bahsetmiştir. Sadece eserinde hu uygarlıkların varlığından değil onların biz yeryüzü insanı ile olan ilişkilerinden bağlantılarından açıkça söz etmiştir.
Büyük eseri Mesnevisinde yer alan şu dizeler bizlere açık açık uzayın derinliklerinde yaşayan canlıları bizlere şu şekilde tasvir etmektedir.
“Bu yeri yerdekiler için yaratmış olan, göğü’de göktekilerin yurdu yapmıştır. Yerde bir zayıf aman dilerse, gökyüzü askerleri birbirlerine karışırlar.”
Dikkat edilirse yeri bizlere tabi kılan yaradan gökyüzünü ve onun içinde yaratmış olduğu gezegenleri de ona uygun yaratılmış canlı mahlukatla doldurmuştur.
Mesnevinin diğer ilerleyen bölümlerinde de Kur’anda da adı geçen İdris Peygamberden söz eder. Onun Zuhal yıldızına ( Satürn gezegeni ) gidip orada 8 yıl kadar kalması ve oradan Dünyaya dönüşünde astroloji ve astronomiyi uygulayıp halka öğrettiğini görmekteyiz.
“İdris Peygamber, yıldızların cinsinden’di. Onun için sekiz yıl Zuhal’de kaldı. Zuhal, Doğularda da onun dostu oldu. Batılarda da. Herhalde onunla konuştu, onun sırlarına sahip oldu. Kaybolduktan sonra tekrar Dünya’ya gelince, yeryüzünde yıldızlar bilimine dair ders verdi.”
Bu dizelerden anlaşılacağı üzere İdris Peygamberin Satürn Gezegeni’ne gidip orada 8 yıl kadar kalıp sonra yeniden edindiği bilgilerle tekrar dünyamıza dönüp bu sırları ve kozmik ilmi dünya insanlığı ile paylaştığı ortaya çıkıyor. Yıldızların ilmi ile dönmesi onun göksel bilgilere sahip olduğunu ve bunun için 8 yıl kadar dünyadışı canlılarca bir eğitime tabi tutulduğunu göstermekte.
Kur’an-ı Kerim’de İdris Peygamberden şöyle bahsedilir ;
(Meryem suresi 56 / 57)
“Ey Muhammed kitap ta İdris’e dair söylediklerimizi de an, çünkü o dosdoğru bir Peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik”
Ayetin hemen devamında İdris Peygamber’in Tufandan önceki bir nesile ait olduğundan açıkça bahsediliyor.
(Meryem suresi 58 / 59)
İşte onlar Adem’in ve Nu’la beraber taşıdıklarımızın soyundan, İbrahim ve İsrail’in soyundan ve seçip doğru yola eriştirdiğimiz, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerdendir. Onların ardından, namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.”
Bu ayetin bu şekilde sonuçlanmasından da açıkçası şunu anlıyoruz. Uygarlıkların ve toplumların yok olmasındaki en büyük sebeplerden biri Yaradan’ı unutup kendilerini azgınlığa aşırılığa veren insanların eylemlerin sonuçları olduğunu…