( ilk fiziki kanıtın ele geçişi )

Yıllar önce UFO’larla ilgili araştırmalarıma başladığım ilk dönemlerde okuduğum bir kitapta 1947 yılında ABD’nin New Mexico eyaletinde yere çakılıp parçalanan dünya dışı kaynaklı bir uzay gemisinden söz ediliyordu. Daha sonra bu UFO kazasının ne ilk ne de son olmadığını öğrendim. Bir ülke kendi kara sınırında kazaya uğrayan UFO’ya ve ondan geriye kalanlara sahip çıkması Amerikan hükumeti açısından çok doğal bir olaydı. Ama sonraki yıllarda tüm dünyayı yakından ilgilendiren bu UFO olayını bir askeri devlet sırrı konumuna getirip saklamaya çalışması pek normal değildi. Öte yandan 1947 yılı dünya Ufoloji literatürü açısından da çok önemliydi.

Çünkü 2. Dünya Savaşının ardından böylesine ilginç bir kaza ve sonrasında getirdikleri 20. yüzyıla kadar ulaşacaktı. Olay ve sonrasında gelişen tüm hadiseler bizlere evrende yalnız olmadığımız gerçeğini bir kez daha düşünmenin zamanının gelmiş olduğunu gösteriyordu. New Mexico’nun Roswell bölgesindeki kazaya ve sonrasına detaylı bir şekilde bakmadan önce aynı bölgede yaşananları kısaca bir hatırlayalım.

İlk resmi UFO gözlemi, 2.Dünya Savaşı sırasında Kenneth Arnold adlı ABD vatandaşı bir pilot tarafından yapıldı ve bu vatandaşın gözlemini Amerikan Hükümeti’ne bildirmesiyle UFO olgusu ortaya çıkmış oldu. (24 Haziran 1947) ve bu ilginç olayın hemen ardından Temmuz ayında Roswell olayı yaşandı.

Roswell Olayının kısa kronolojisi

2 Temmuz 1947, Çarşamba, Saat 9:50: New Mexico eyaletinin Roswell kasabasında yaşayan Dan Wilmot ve karısı, evlerinde otururlarken gökyüzünde kuzeydoğuya doğru hızla uçmakta olan büyük, parlayan, oval biçimli bir nesne gözlemlerler.

4 Temmuz 1947, Cuma, Saat 11:15: Roswell’deki St. Mary Hastanesi’nde çalışan Fransiskan rahibeleri “Roswell’in kuzeyinde eğriler çizerek dönen parlak bir nesne” görürler. Bu garip nesneyi kasabanın güneyinde oturmakta olan William Woody ve babası da gözlemler. Tam bu sırada Roswell’in yaklaşık olarak 120 km kuzey doğusundaki Corona bölgesinde şiddetli bir fırtına baş göstermektedir. Corona bölgesinde bulunan Foster çiftliğinin sahibi William Mac Brazel ve komşuları patlamaya benzer bir ses duyarlar. Aynı zamanda çölde kamp yapmakta olan Jim Ragsdale ve kız arkadaşı parlak bir nesnenin hızla düşerek yere çarptığını görürler.

5 Temmuz 1947, Cumartesi : Sabahın erken saatlerinde, Mac Brazel ve komşularının 7 yaşındaki oğlu William “Dee” Practor fırtınanın çiftliğe zarar verip vermediğini kontrol üzere yola çıktıklarında, yaklaşık 200 metre genişliğinde ve 1.2 km uzunluğunda bir alana yayılmış olan garip nesneye ait enkazın parçalarını bulurlar.

“Buruşturulup gevşetildiklerinde eski şekillerini alan, jelâtine benzer metalik döküntüler, ne kesilebilen ne de yanan, üzerlerinde menekşe rengi hiyeroglife benzer yazılar bulunan çubuklar gibi esrarengiz parçalar ”.

Brazel, bulduğu maddelerin bir kısmını kamyonuna yükleyerek komşuları Floyd ve Loretta Proctor’a gider ve onlara bu tuhaf parçaları gösterir. Proctor’lar ona olayı yetkililere bildirmesini söylerler.

Akşama doğru Brazel enkazdan bazı parçaları toplayarak kulübesine götürür; bunlardan biri 1,2 metre boyundadır. Akşam, Corona’ya alışveriş yapmaya giden Brazel, buradaki arkadaşlarına ve komşularına olaydan bahseder. Onlar da Proctor’lar gibi Brazel’a yetkililere başvurmasını söylerler.

6 Temmuz 1947, Pazar. Saat 7:30: Mac Brazel kasabanın Şerifi olan George A. Wilcox’ı görmek üzere Roswell kasabasına doğru yola çıkar ve saat 11:00 civarında kasabaya gelir. Yanında Şerif Wilcox’a ve ailesine göstermek üzere enkazdan bazı parçalar getirmiştir, Enkazın parçalarını gören Şerif Wilcox ve ailesi de bu enkazın bir uçan daireye ait olduğunu düşünmektedirler. Wilcox yardımcılarını olay yerini incelemeleri için derhal çiftliğe gönderir.  Şerif yardımcıları olay yerine vardıklarında enkaz alanını bulamazlar fakat bölgede “ büyük, derin, yuvarlak ve siyah ” bir iz görürler; arazideki izin bulunduğu alandaki toprak parçalanmış ve yanmış vaziyettedir.

Şerif Wilcox, Brazel’la konuşurken yerel radyo istasyonu KGFL’nin muhabiri Frank Joyce’ ile bağlantı kurarak onu Brazel’la görüştürür. Joyce bu ilginç haberi duyuran ilk kişi olacaktır. Wilcox, Joyce’un önerisi üzerine Roswell Hava Kuvvetleri üssünü arar ve Hava İstihbarat görevlisi Binbaşı Jesse A. Marcel’la olayı aktarır. Roswell Hava Üssü, o sırada dünyadaki tek atomik grup olan 509. Bomba Grubu’nun da merkezidir.

13:00 de Binbaşı Jesse Marcel, Şerif’in ofisine gelir ve burada bulunan enkaz parçalarını görür. Daha sonra enkaza ait parçaları yanına alarak üsse götürür. Roswell Hava Üssü’nden Albay Blanchard Marcel’a Karşı İstihbarat Ajanı Yüzbaşı Sheridan Cavitt’le birlikte Foster Çiftliği’ne giderek olayı yerinde araştırmalarını emreder.

Albay Blanchard daha sonra Forth Worth Hava Üssü’ndeki 8. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Tümgeneral Roger Ramey’i arayarak ona bulgulardan söz eder. Ramey olayı hemen Pentagon’a haber verir.

15:00: Forth Worth Üssü Kurmay Başkanı Albay Thomas J. DuBose, Pentagon Stratejik Hava Kuvvetleri Generali Clements McMullen’dan bir telefon alır. McMullen, DuBose’a bulunan parçaların hemen Washington yakınlarındaki Andrews Hava Üssü’ne göndermesini söyler ve bunları bizzat inceleyeceğini bildirir. DuBose’a göre, McMullen bu enkaz parçalarını Ohio’daki Wright Üssü Hava Teknik İstihbarat Departmanı’ndan Tümgeneral Benjamin Chidlaw’a göndermiştir.

16:00 sularında bir nakliye uçağı hazırlanır. Marcel, Cavitt ve Brazel’la birlikte farklı araçlarla Foster çiftliğine doğru yola çıkarlar. Olay yerine geldiklerinde Brazel görevlilere kulübesinde sakladığı enkaz parçalarını gösterir. Marcel bunlar üzerinde radyoaktivite ölçümleri yapar. Marcel ve Cavitt o geceyi çiftlikte geçirirler.

17:00: Pentagon’dan gelen emirler doğrultusunda, enkazın yerini tespit etmek için bölgeye uçaklar gönderilir. Havadan yapılan araştırma sonucunda Roswell’in 65 km kuzeydoğusunda bir uçan dairenin enkazı bulunur. Enkazı incelemek ve ertesi günkü enkaz kaldırma çalışmaları için hazırlık yapmak üzere bölgeye bir arama-kurtarma ekibi gönderilir.

Bu sıralarda, Şerif Wilcox da önemli bir keşif yapar: yardımcıları tarafından tespit edilen yanık izinin yakınlarında araştırma yaparken bir enkaz ve dört uzaylı yaratık bulur. Uzaylılardan biri hala hayattadır. Wilcox’un karısı yıllar sonra torununa “ yaratıkların büyük kafaları olduğunu ve gümüş rengi üniformalar giydiklerini ” anlatacaktır.

7 Temmuz 1947, Pazartesi,,Saat 7:00: Foster çiftliğind eki Hava Kuvvetleri görevlileri gerçek enkazın bulunduğu alana giderler ve asıl enkaza ait parçaları araçlarına yüklemeye başlarlar. Bu sıralarda, Albay Blanchard büyük bir tedbir alarak kasabaya giren tüm yollara barikatlar kurulmasını emreder.

13:30: Roswell Hava Üssü’ne morg hizmeti veren Ballard Cenaze evinde çalışan Glenn Dennis, Üs’ten bir telefon alır. Telefondaki görevli Dennis’e, dış etkilere karşı korunmasız kalan cansız bedenlerin nasıl muhafaza edileceğini ve çocuk ölçülerinde hava geçirmez tabutlarının olup olmadığını sormaktadır.

13:55: Ordu Hava Kuvvetleri Araştırma ve Geliştirme Departmanı’ndan General Curtis LeMay, Pentagon’da General Hoyt Vandenberg’le “ Uçan daireler ” hakkında bir toplantı düzenlerler. Bu sırada, Hava Teknik İstihbarat Kuvvetleri Komutanı General Nathan F. Twining planlarını değiştirerek New Mexico’ya uçar.

15:30: Morg görevlisi Glenn Dennis, yaralı bir askeri tedavi etmesi için üsse çağırılır. Dennis askere ilk yardım yapar ve onu üssün revirine götürür. Revire giderken kapısı açık bir ambulansın yanından geçen Dennis, ambulansın içinde çeşitli metal parçacıklarının bulunduğunu fark eder.

O akşam geç saatlere kadar Foster çiftliğindeki enkazın büyük bir kısmını araçlarına yükleyen Hava Kuvvetleri görevlileri üsse doğru yola çıkarlar. Binbaşı Marcel yolda evine uğrar ve karısı ile oğlu Jesse Marcel Jr.’a enkaz parçalarından bazılarını göstererek onlara bu parçaların bir uçan daire enkazına ait olduğunu anlatır.

8 Temmuz 1947, Salı, Saat 6:00: Albay Blanchard ve Binbaşı Marcel gizli bir toplantı düzenler; Marcel Albay’a enkaz parçalarını bir bir gösterir.

7:30: Albay Blanchard’ın ofisinde ayrı bir personel toplantısı yapılır.

9:00: Albay Blanchard, Brazel’ın bulduğu enkaz hakkındaki dedikoduları engellemek ve halkın ilgisini ölü uzaylılardan başka bir yöne çevirmek için bir basın açıklaması yapmaya karar verir ve basın görevlisi Teğmen Walter Hunt’a şu açıklamayı dikte ettirir:

“Uçan dairelerle ilgili söylentiler dün gerçeğe dönüştü. Roswell Ordu Hava Üssü, 8. Hava Kuvvetleri’ne bağlı 509. Bomba Grubu İstihbarat Departmanı, yerel çiftçilerden birinin ve Chaves kasabası şerifinin işbirliğiyle bir disk ele geçirilmiştir. Bu uçan cisim geçen hafta içinde Roswell yakınlarındaki bir çiftliğe inmiştir. Telefonu olmayan çiftçi, diski şerifle irtibat kurana kadar saklamıştır. Olayı öğrenen Şerif hemen 509. Bomba İstihbarat Departmanı’ndan Binbaşı Jesse Marcel’e ulaşmış; ordu hemen harekete geçmiş ve disk çiftçinin evinden alınmıştır. Disk, Roswell Hava Üssü’nde incelenmiş ve daha sonra Binbaşı Marcel tarafından Merkez Karargâhına gönderilmiştir.”

11:00: Teğmen Hunt, yerel radyo istasyonlarına, Şerif’in ofisine ve yerel gazeteler Roswell Daily Record ve Morning Dispatch’e giderek açıklamayı teslim eder. Bir akşam gazetesi olan Roswell Daily Record olayı aynı gün ilk sayfadan, “Hava Kuvvetleri Roswell Bölgesi’ndeki Çiftlikte Uçan Daire Yakaladı” başlığıyla verir. Radyo istasyonları haberi Associated Press’e iletir; haber buradan tüm dünyaya yayılır.

Roswell Daily Record Gazetesi’nin Ele geçen UFO enkazıyla ilgili manşetten vermiş olduğu haber 1947

Bunu izleyen saatlerde, radyo istasyonları, Şerif’in ofisi ve Roswell Hava Üssü Londra’dan Tokyo’ya kadar tüm dünyadan telefon bombardımanına tutulur. Haberi teleksle United Press’e gönderen KGFL’den Frank Joyce bir süre sonra Washington’dan bir telefon alır. Telefondaki görevli Joyce’a olayı nereden haber aldığını sormaktadır; Joyce Teğmen Haut’un ismini verir. Kısa bir süre sonra yine resmi bir görevli Morning Dispatch’i arayarak Teğmen Haut’un açıklamasının yanlış olduğunu söyler.

11:00: Glenn Dennis hemşire arkadaşından bir telefon alır. Öğle yemeği için buluşmayı kararlaştırırlar. Burada arkadaşı Dennis’e önceki gün bir otopsiye yardım ettiğini anlatır. Washington’dan gelen iki doktor 3 küçük varlığa otopsi yapmışlardır. Hemşire, varlıkların çok büyük başları, çukur gözleri ve sadece dört parmakları olduğunu söyler ve bir peçeteye bunlardan birinin kabataslak bir resmini çizer. Dennis’e gördüğü varlıkların fiziksel özelliklerini detaylıca anlatan hemşire, bunların insan değil “yabancı bedenler” olduklarını tekrarlar.

12:00: Roswell Hava Üssü’ne Washington’dan gelen bir uçak iner; içinde özel bir uzman ve bir fotoğrafçı ekibi bulunmaktadır. UFO’nun enkazı Yüzbaşı Oliver Henderson’ın kullandığı bir uçağa yüklenerek Wright Üssü’ne gönderilir. Yükleme sırasında Henderson hangarda saklanan üç uzaylı bedeni görür; bedenler çürümesinler diye buz içine yatırılmıştır.

15:00: General Clemence McMullen Forth Worth’ten General DuBose’u arar ve ondan 8. Hava Kuvvetleri Komutanı General Roger Ramey’yle temasa geçmesini ister. Ramey yeni bir hikâye uydurarak uçan daire hikâyesini örtbas emek zorundadır.

Bunun üzerine General Ramey Forth Worth Üssü’nde bir basın toplantısı düzenleyerek Roswell yakınlarında düşen cismin bir uçan daire değil, meteoroloji balonu olduğunu söyler. Binbaşı Marcel’in bulduğu esrarengiz parçalar meteoroloji balonu parçalarıyla değiştirilir ve Marcel’e bunlarla birlikte tehdit yoluyla basına poz vermesi emredilir.

Aldığı tehditler üzerine örtbas olayına alet olan Binbaşı Jesse Marcel’i bir Hava balonuna ait parçaları gösterirken görmekteyiz.

KGFL Radyo İstasyonu’nda Mac Brazel’le yapılacak bir röportaj, FFC ve New Mexico Kongresi emirleriyle iptal edilir. KGFL’ye bu olayı kapatmak için 24 saatleri olduğu, yoksa bir daha radyo işine giremeyecekleri bildirilir.

9 Temmuz 1947, Çarşamba, Saat 8:00: Albay Blanchard kaza yerine giderek enkaz temizleme çalışmalarını denetler.

10:00: Washington’dan gelen bir başka uçak Roswell Üssü’ne iner; Başkan Harry Truman’nı temsil eden bir gizli hizmet görevlisini getirmiştir.

12:00: UFO mürettebatının bedenleri uçakla taşınmaya hazır hale getirilir.

15:00: Enkaz yüklü üç C–54 uçağı üsten ayrılarak General Twining’in bulunduğu Kirtland Hava Üssü’ne doğru yola çıkar.

16:00: Uzaylı cesetleri biri Washington’a diğeri Forth Worth’e giden iki ayrı uçakla nakliye edilir.

19:30: Associated Press dünya çapında bir duyuru yayımlayarak, uçan daire sanılan cismin aslında bir meteoroloji balonu olduğunu ilan eder. TV kanalı ABC News de Roswell’deki enkazın bir meteoroloji balonuna ait olduğunu bildirir.

11 Temmuz 1947, Cuma : Kurtarma operasyonlarında görev alan tüm askerlerin katıldığı bir brifing düzenlenir. Askerler küçük gruplar halinde görüşmeye alınırlar. Askerlere bu olayın ulusal güvenliği ilgilendiren bir konu olduğu ve çok gizli tutulması gerektiği söylenir ve kimseyle bu konu hakkında konuşmamaları emredilir.

Ve bu andan itibaren resmi sessizlik ve örtbas çalışmaları başlar…

1987 – 1994 yılları arasında Nükleer Fizikçi ve aynı zamanda çok önemli bir UFO araştırmacısı olan Stanton Friedman, Binbaşı Jesse Marcel’i bularak onunla Roswell’de yaşananlar hakkında röportaj yapar. Bu röportaj sonrasında uzun yıllar süren suskunluk artık sona ermiştir. Alınan bilgiler sayesinde geçen 16 yıl içinde Roswell olayıyla ilgili 5 tane çok önemli kitap yazılmıştır.

1994 yılında, New Mexico’dan Temsilciler Meclisi Üyesi Steven Schiff, seçmenlerinden gelen yoğun talep üzerine, Savunma Bakanlığıyla temasa geçer ve onlardan 1947’de Roswell’de yaşanan olay hakkında bilgi ister. Savunma Bakanlığı, Schiff’e bu konu hakkında ellerinde herhangi bir bilgi olmadığını bildirir ve Ulusal Arşivlere bakmasını söyler. Ulusal Arşivlerden de konuyla ilgili bir kayıtları bulunmadığı cevabını alan Schiff, Genel Muhasebe Ofisi (GAO) ile irtibata geçer ve 1947 olaylarıyla ilgili kayıtların incelenmesini ister.

GAO, 28 Temmuz 1995’te araştırmasını tamamlar ve konuyla ilgili bir rapor yayımlar. Raporda, o dönemde Roswell Ordu Hava Üssü’nden gönderilen tüm yazılı belgelerin gerekli izin alınmadan yok edildiği bildirilmektedir. Schiff bu belgelerin son derece önemli olduğunu bilmektedir. Çünkü bu belgeler, Roswell’deki askeri yetkililerin, 1947’de dünya üzerindeki tek nükleer vuruş kuvveti olan Roswell üssü görevlilerinin bir meteoroloji balonuyla başka bir dünyadan gelen yabancı materyaller arasındaki farkı anlamamalarını üstlerine nasıl açıkladığını göstermektedir.

Schiff araştırmalarına başlamasından 8 ay sonra Hava Kuvvetleri UFO’lar hakkında 25 yılı aşkın suskunluğunu ilk kez Eylül 1994’deki, kamuoyuna karşı vermek zorunda olduğu bir açıklama sayesinde bozmak zorunda kalır. Hazırlanan raporda, Hava Kuvvetleri, 1947’deki meteoroloji balonu hikayesiyle Amerikan halkını ve dünyayı gerçekten de yanılttığını kabul etmekte ve fakat bu seferde bir başka yalanla; 1947 yılında Roswell’in kuzeybatısında Mac Brazel tarafından bulunan enkazın aslında Mogul adlı çok gizli bir hükumet projesinde kullanılan bir balonun kalıntıları olduğunu ifade etmektedir. Hazırladıkları bir raporda şunları söylemektedirler:

“Hava Kuvvetleri yaptığı araştırmada, Roswell Olayının bir UFO olayı olduğu yönünde hiçbir bilgiye rastlamamıştır. Eldeki tüm resmi belgeler, her ne kadar doğrudan Roswell’le ilgili değilse de, Brazel çiftliğinden kaldırılan enkazın büyük olasılıkla Mogul Projesi balonlarından birine ait olduğunu göstermektedir. Görünüşe göre o dönemde gazetelerde de yer alan, enkazın bir meteoroloji balonuna ait olduğu açıklaması, radar hedeflerinde Mogul balonlarıyla normal meteoroloji balonları arasında görünüş açısından bir fark olmamasından kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde döneme ait resmi kayıtlarda, konuyla ilgili gizli bir askeri operasyon ya da güvenlik aktivitesi yürütüldüğüne dair hiçbir işaret bulunmamaktadır. Hava Kuvvetleri kayıtları incelenmiş, fakat Hava Kuvvetleri’nin bir “ uzaylı ” bedeni ele geçirdiği ya da bir örtbas operasyonu yürüttüğü yolunda en ufak bir kanıt bile bulunmamıştır.”

ABD Genel Muhasebe Ofisi (GAO) tarafından, Temsilciler Meclisi Üyesi Steven Schiff’in isteği üzerine hazırlanan “Roswell, New Mexico yakınlarındaki 1947 kazası ile ilgili kayıtların araştırma sonuçları ” başlıklı rapor Temmuz 1995’te yayımlanmıştır. Raporda, GAO konu hakkında yaptığı araştırmayı özetlemekte ve bu araştırma sonucu su yüzüne çıkardığı birtakım belgeleri kamuoyuna sunmaktadır.

509. Bomba Grubu’nun Roswell üssünde bulunan tarihçesinde, danışma ofisi’nin söz konusu ay boyunca, 509. Bomba Grubu’nun himayesinde olduğu rapor edilen ‘uçan daire’ hakkındaki soruları cevaplamakla meşgul olduğu açıkça belirtilmektedir.

GAO, raporunda Roswell Ordu Hava Üssü ( RAAF ) kayıtlarının anlaşılmaz bir şekilde yok edildiğini de bildirmiştir.

Bu kayıtlar Mart 1945-Aralık 1949 dönemi RAAF idari kayıtlarını ve Ekim 1946-Aralık 1949 döneminde RAAF’tan gönderilen mesajları kapsamaktadır.

GAO’nun raporunu açıklamak için bir basın toplantısı yapan Temsilci Schiff de GAO’nun bulgularının Roswell hakkındaki tartışmaların sonuçlanmasını sağlamayacağını söylemektedir. Schiff, CNN TV programcısı Larry King’le yaptığı röportajda aynen şunları söylemiştir:

“Olaydan 50 yıl sonra bile, herkesi tatmin edecek bir açıklama yapmak için yeterli kanıt bulunmamaktadır. Bence tartışmalar devam edecek ve GAO raporu sadece tartışmaları daha da alevlendirecek.”

Bu olaya tam bir açıklık gelmeden Hava Kuvvetleri yeni bir örtbas projesini devreye sokar. Hava Kuvvetleri, 1947’de New Mexico’da ki ikinci enkaz alanında bulunan uzaylı bedenleriyle ilgili iddiaları yanıtlayan yeni bir rapor hazırlama gereği duymuştur.

Yeni raporda şu noktalar üzerinde durulmuştur:

1- Uzaylı bedenleri gördüğünü bildiren tanıklar genel anlamda doğruyu söylemektedirler;

2 – Fakat bu tanıklar gözlemedikleri olayların meydana geldiği tarih ve olayların detayları konusunda ciddi ölçüde yanılmaktadırlar. Tanıklar, geçmişte farklı zamanlarda meydana gelen birkaç olayı tek bir olay gibi algılamaktadırlar ve bu olaylardan her biri olağan Hava Kuvvetleri aktiviteleridir.

3 – Hava Kuvvetleri, gözlemlenen bedenlerin aslında bilimsel ve mühendislikle ilgili deneylerde kullanılan ve balonlarla yukarılara taşınan antromorfojik test mankenleri olduğunu iddia etmektedir.

4 – Bazı tanıkların ifadelerini aydınlatabilmek için bunlar dışında Mogul balonu açıklamasına da ihtiyaç duyulmuştur; bu yüzden Hava Kuvvetleri yeni raporunda, Roswell olayıyla ilgili ifadelerin hem bir Mogul balonunun, hem de cansız mankenler taşıyan bir balonunun gözlemlenmesi sonucu oluştuğunu ve tanıkların bu iki olayı tek bir olay gibi yorumladıklarını söylemektedir.

Hiçbir inandırıcılığı olmayan Hava Kuvvetleri’nin bu açıklamalarından sonra tüm gerçek tanıkların konuşmasıyla olay tam bir açıklığa kavuşacaktır. Roswell olayının üzerinden yıllar geçtikçe Ordu’nun baskısından kurtulmaya başlayan, aralarında emekli generallerin de bulunduğu güvenilir tanıklar, Roswell’de bulunan enkazın dünya dışından gelen bir UFO’ya ait olduğunu doğrulamışlardır.

Her türlü tehlikeyi göze alarak ortaya çıkan ilk tanık emekli Yarbay Jesse Marcel’dir. O zamanlar 509. Bombardıman üssünde istihbarat görevlisi olan Marcel 1978 yılında medyaya yaptığı konuşmasında tanığı olduğu olayın ve gördüğü şeyin bir uzay aracına ait bir enkaz olduğunu itiraf eder. Marcel 1979 yılında yaptığı bir röportajında şunları söylemiştir:

“O bir meteoroloji balonu olmadığı gibi bir uçak ya da misil de değildi. ” Enkaz parçalarının özelliklerinden bahseden Marcel, “ Yanıcı bir madde değildi… ağırlığı yok gibiydi. Çok inceydi, kalınlığı ancak bir sigara paketinin içindeki folyo kadardı. Parçaları eğmeye çalıştım fakat olmadı. Hatta balyozla üstüne vurarak içinde bir çukur açmayı bile denedik ama başaramadık ” demiştir.

Marcel olay günü üsse dönerken evine uğramış ve karısı ile 11 yaşındaki oğluna bu esrarengiz enkazın bir kaç parçasını göstermişti. Bu parçalardan özellikle birinin yüzeyinde hiyeroglife benzer semboller bulunmaktaydı. Marcel’in o zamanlar 11 yaşında olan oğlu doktor, Ulusal Koruma helikopter pilotu ve uçuş cerrahı Dr. Jesse Marcel Jr. olayı çok iyi hatırlamaktadır ve söz konusu sembollerin bazılarının ayrıntılı çizimlerini yapmıştır.

Jesse Marcel Jr. olaydan yıllar sonra yaptığı açıklamada babasının aldığı emir üzerine basına birlikte poz verdiği maddenin, o gece annesi ve kendisine gösterdiği madde olmadığını söylemiştir. Daha sonra olay anında orada bulunan diğer birçok askeri tanık da olayın gerçekliğini doğrulamıştır. 1947’de Forth Worth’teki 8. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda General Ramey ile beraber çalışan Albay Thomas DuBose, 1992 yılında ölümünden önce yaptığı açıklamada, meteoroloji balonu hikâyesinin tamamen bir örtbas hikâyesi olduğunu itiraf etmiştir. DuBose, yine 1947 yılında Washington D.C’deki Andrews Hava Kuvvetleri Üssü’nden General Clements McMullen’ın kendisini arayarak bir örtbas hikâyesi bulmalarını emrettiğini doğrulamıştır.

Temmuz 1947’de Roswell enkazının gönderildiği Ohio’daki Wright Hava Üssü’nde yarbay olarak görev yapmakta olan emekli General Arthur E. Exon ise, 1990’da kendisiyle yapılan bir röportajda enkaz üzerinde yapılan testler hakkında şunları söylemiştir:

“Madde inceleme laboratuarlarımıza getirilen enkaz üzerinde kimyasal analizden gerilim testleri, sıkıştırma ve açma testlerine kadar her tür test yapıldı. Enkazın bir kısmı kolayca parçalanabiliyor ve değiştirilebiliyordu… Fakat diğer kısımlar çok ince olmalarına rağmen son derece güçlüydüler ve ağır çekiçlerle vurulduğunda bile zarar görmüyorlardı. Testler sonrasında herkesin ortak kararı bu parçaların uzaydan geldiğiydi.”

Ele geçen Dünya dışı uzay aracına ait metal parçalar. Parçaların üzerinde hiyeroglif benzeri bir takım semboller ve şekiller bulunmakta.

Verilen ifadeler arasında özellikle Glenn Dennis’inki 1947’de ele geçen cismin ne olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır. Glenn Dennis, 1947’de Roswell Hava Kuvvetleri Üssü’ne morg ve ambulans hizmetleri sağlayan Ballard Cenaze evinde çalışan bir gençti. Dennis, Roswell’de bulunan esrarengiz enkazdan haberdar olmadan önce, üs’teki morg görevlisi ona birkaç kez telefon etmiş ve küçük, hava geçirmez tabutlarının olup olmadığı, birkaç gün boyunca dış faktörlere maruz kalan bedenlerin nasıl muhafaza edileceği gibi sorular sormuştur. Buradan anlaşılacağı üzere, Ordu, cesetlerin bozulmasını engellemek için oldukça hassas davranmıştır.

O gece geç saatlerde, başka bir olay üzerine üs’teki hastaneye giden Dennis, arka kapının dışında iki askeri ambulans görmüş ve içlerinden büyük enkaz parçalarının çıkarıldığına şahit olmuştur. Dennis, hastaneye girdiğinde bir hemşire arkadaşıyla karşılaşmış, fakat onu gören askeri polisler onu tehdit etmiş ve zorla binadan dışarı çıkarmışlardır.

Dennis, ertesi gün hemşire arkadaşıyla yeniden karşılaşmış ve hastanede neler olup bittiğini sormuştur. Şok geçirmekte olan hemşire arkadaşı Dennis’e, iki doktorun hastanede küçük, insan-dışı bedenler üzerinde otopsi yaptıklarını ve yardım etmesi için onu çağırdıklarını anlatmıştır. Ayrıca, bir peçete üzerine varlıkların nasıl göründüğünü çizmiştir.

Bu, Dennis ve arkadaşının son görüşmeleri olmuş; hemşire birkaç gün sonra İngiltere’ye sürgün edilmiştir. Dennis daha sonra hemşire arkadaşından bir daha hiçbir şekilde haber alamamıştır.

Glenn Dennis ifadesinde askeri yetkililer tarafından tehdit edildiğini de belirtmektedir. Glenn Dennis’in dışındaki diğer tanıklar da fiziksel olarak tehdit edilmiş ve korkutulmuşlardır. Enkazı bulan çiftçi Mac Brazel, Ordu tarafından yaklaşık bir hafta boyunca gözaltında tutulmuş ve olay hakkında bir daha hiç konuşmamıştır. Fakat tüm tehditlere ve engellemelere rağmen görüşülebilen tanıkların nerdeyse hepsi ısrarla enkazın dünya dışı bir araca ait olduğunu söylemişlerdir.

Bu çok önemli olay hakkında yıllar sonra itirafta bulunacak olan bir başka üst düzey yetkili ise Albay Philip Corso’dur. Başkan Eisenhower’ın güvenlik danışmanlarından biri olan Corso, o dönemde General Arthur Trudeau’nun yardımcılığı yapmakta ve Pentagon’da gizli projelerde yer almaktaydı. Daha sonraki görevi ise Roswell olayında ele geçen uzaylı cesetleri ve enkazı üzerinde araştırmalar yapan özel bir grubun başına getirildi. 1997 yılında ölümünden 3 yıl önce “ The Day After Roswell ” yani “ Roswell’in Ertesi ” adlı bir kitap yazıp, Ordunun ve hükumetin bu olayı nasıl örtbas ettiğini ve Roswell’de ele geçen aracın dünya dışı kaynaklı olduğunu ve 51. Bölge gibi üslerde bu teknolojiyi kopya etmeye çalıştıklarını, hükumetin gizli projelerini açıkça itiraf etmiştir.

Majestic 12 UFO olaylarını araştırmak için ABD Başkan’ı Eisenhower tarafından kurulmuş özel bir ekiptir. Başkana rapor vermek zorunda olan bu ekip Roswell olayıyla başlayan diğer tüm yaşanan UFO olaylarıyla ilgili elde ettiği bir raporu başkanın kendisine sunulmak üzere bir brifing bile hazırlanmıştır.

Roswell Otopsisi
Olay 1992 yılında, Elvis Presley’in bir filmini aramak üzere Ohio’nun Cleveland şehrine giden İngiliz video yapım şirketi Merlin Group’un başkanı Ray Santilli, burada elinde söz konusu filmin bulunduğunu söyleyen kameraman Jack Barnett ile tanıştı. Elvis filmi üzerinde anlaştıktan sonra Barnett İngiliz prodüktöre elinde ilgisini çok çekecek başka bir film olduğunu söyledi ve Santilli’ye 16 mm’lik siyah-beyaz filmlerden oluşan 22 kutu gösterdi. Barnett’in söylediğine göre, bu filmler 1947 yılında Amerikan Ordusunda görev yaparken filme aldığı çok gizli bir olaydan kesitlerdi. Filmin konusu ise oldukça olağandışıydı: Bir UFO’nun ele geçirilişi ve ölü uzaylıların otopsileri!

Barnett’in iddiaları Santilli’nin ilgisini çekmişti, fakat yaşlı adamın hikâyesinin doğruluğuna ancak Barnett kendisine 1942–1952 yılları arasında gerçekten de ABD Ordusu için kameramanlık yaptığını kanıtlayan kâğıtlar ve fotoğraflar gösterdikten sonra ikna oldu.

Barnett, Ordu’ya 1942 yılında katılmış ve savaş kameramanı olmuştur. 1944’te Hava Kuvvetleri Şef Yardımcısı’na bağlı İstihbarat Departmanı’na atanan Barnett, 1947 yılında New Mexico’daki White Sands Üssü’ne gönderilmiş, aynı yılın Haziran ayında ise Stratejik Hava Komutanlığından Tuğgeneral Clements McMullen’ın emri üzerine Washington D.C.’ye gitmiştir.

Kısa bir süre sonra, Barnett ve çoğunlukla tıbbi personelden oluşan 16 kişilik bir ekip Washington’dan New Mexico’nun Socorro kasabasının güneybatısındaki bir kaza yerine gönderilmiştir. Roswell, Socorro’dan 163 mil uzaklıkta bulunmaktadır. Barnett’a kazanın Sovyet casus uçaklarından birinin düşmesi sonucu meydana geldiği söylenmiş ve kaza yerindeki enkazın kaldırılışını filme alması emredilmiştir. Barnett kaza yerine vardığında çöldeki enkazın bir Rus uçağına ait olmadığını, yerde ters yüz olmuş bir şekilde duran büyük bir uçan daireye ait olduğunu görmüştür. Enkazın kaldırılışını ve incelenmesini filme alan Barnett, daha sonra ölü uzaylılara yapılan otopsiyi görüntülemek üzere Teksas’taki Forth Worth Üssü’ne gönderilmiştir.

Uzaylıların otopsileri Profesör Detlev Bronk, ve Barnett’ın isminin Dr. Willies ya da Williams olduğunu söylediği bir doktor tarafından yapılmıştır. Bu otopsilerin birinde bizzat ABD Başkan Harry Truman da bulunmuştur.

Otopsi filminin ortaya çıkmasını isteyen Philiph Mantle, basın temsilcisi Carl Nagaitis aracılığıyla İngiltere’de bir dedikodu yayarak gizlenen otopsi filminin aslında film yönetmeni Steven Spielberg tarafından yürütülmekte olan yeni ve büyük bütçeli bir projenin bir parçası olduğunu söylemiştir.

Steven Spielberg’in yapım şirketi ise bu haberler üzerine hemen bir basın açıklaması yayınlayarak yönetmenin Roswell ile ilgili herhangi bir projesi olmadığını belirtmiştir.

Bu gelişmeler üzerine Santilli, otopsi filmlerinden birini 28 Nisan 1995’te düzenlediği özel bir toplantıyla Reg Presley, ekin çemberleri araştırmacısı Colin Andrews, Roma’dan Maurizio Biata ve Philiph Mantle’a göstermiştir. Santilli’nin açıklamasına göre bu 9 dakikalık film, Temmuz 1947’de Dallas’taki Forth Worth Üssü’nde yapılan bir otopsiyi göstermekteydi.

Filmin görüntü kalitesinin çok düşük olmasına rağmen yinede birtakım çarpıcı detaylar fark edilebiliyordu. Kamera sabitlenmiş vaziyette odanın köşesine bakıyordu. Odadaki masanın üstünde olmayan cansız bir beden yatmaktaydı; üstü bir örtüyle örtülmüştü. Beyaz giysiler içindeki iki adam cesetten doku örnekleri aldılar, bu sırada siyah giysili üçüncü bir kişi ön planda sırtı kameraya dönük olarak durmaktaydı. Masada yatan varlık orta boyluydu. Ellerinde ve ayaklarında altı parmak vardı. Mantle’a göre en dikkat çekici özelliği büyük, koyu renk gözleriydi. Film bu varlığa yapılan otopsinin görüntülerini içeriyordu.

1947 yılında ele geçen dünya dışı varlığın otopsi filminden birkaç kare fotoğrafı görmekteyiz

Bir hafta sonra, 5 Mayıs 1995’te, Santilli 3 Temmuz 1947 tarihinde yapılan ikinci otopsiye ait daha uzun bir filmi, gazeteciler, bilim adamları ve UFO araştırmacılarından oluşan 90 kişilik bir izleyici kitlesine göstermiştir. Antropolojist ve Magazin 2000 dergisi editörü Michael Hesemann ekranda gördüklerini şöyle anlatmaktadır:

“…Bir tür ameliyat masası üzerinde çıplak, insan olmayan bir yaratığın cesedi yatmakta. Yaratığın büyük saçsız bir kafası, büyük, koyu renk gözleri ve ağzı, küçük bir burnu ve kulakları var.

Hemen hemen insan orantıların da bir vücudu olan yaklaşık 1.5 metre boyundaki yaratığın karın bölgesi oldukça şişkin (Atmosferin etkilerinden meydana geldiği sanılmakta). Sağ ayağında derin yaralar var, kas lifleri görülebiliyor… Dış üreme organlarının yerinde vajinayı andıran bir organ göze çarpmakta… Yaratığın kafası incelenmek üzere kesilip ayrılıyor kafatası zorlukla açılıyor ve daha şimdiden çürümüş beyin dışarı çıkarılıyor. Yaratığın cildi insan cildini andırıyor, iç organları da insan iç organlarından farklı. Uzaylı şaşırtıcı ölçüde insana benziyor.

Hiçbir şekilde, uzun ve sıska kolları olduğu söylenen küçük gri yaratıklara benzemiyor; Buradaki, büyük bir kafatası, normal büyüklükte elleri ve ayakları olan kısa boylu bir varlık. Otopsi esnasında odada dört kişi bulunuyor; bunlardan biri bir kadına benziyor. Cesedin solunda üstünde ameliyat malzemeleri olan küçük bir masa duruyor. Duvardaki saat otopsinin başlangıcında 10.06’yı, bitişinde ise 11.45’i gösteriyor. Bu da otopsinin yaklaşık 2 saat sürdüğünü gösteriyor. Duvarda ayrıca spiral kordonlu siyah bir telefon ve üzerinde “ Tehlike ” yazılı bir levha asılı. Film her üç dakikada bir kararıyor ve sonra görüntü yeniden başlıyor.

Film üzerindeki tartışmalar, filmin 28 Ağustos 1995’te dünya genelindeki 28 TV istasyonunda yayınlanmasıyla birlikte doruğa ulaştı. Şüpheci kesim sürekli yeni detaylar bularak filmin sahte olduğunu ispatlamaya uğraşıyordu. Telefonun spiral kordonu, duvardaki saat, ameliyat malzemeleri, hatta doktorların koruyucu giysileri bile bir şeylerin yanlış ve alışılmadık olduğunun bir kanıtı olarak sunulmaya çalışılıyordu.

Dünya dışı varlığa dair tespit edilen fiziksel özellikler

1- Varlığın boyu 1. 60 cm civarında

2 – Baş, insan görünümü taşısa da bedenine oranla çok büyük

3 – Gözleri büyük ve çukura kaçmış, birbirinden ayrı, insan gözüne oranla aşırı geniş. Uzak doğuluları andırırcasına çekik ve simsiyah. Göz akı ve göz bebeği denilen bölgeler kesinlikle görülmemekte.

4 – Kulakları bizim kulaklarımıza oranla daha küçük ve başın iki yanına yapışık.

5 – Burun oldukça küçük.

6 – Ağız düz bir çizgi ya da yarık biçiminde. Neredeyse yok olacak kadar küçük kulaklar gibi işlevini yitiren ağız da beslenme ya da ses yoluyla iletişim kurmak amacıyla kullanılmıyormuşçasına belirsizleşmiş.

7 – Boyun dikkat çekecek kadar ince.

8 – Varlığın vücudunda kıl, tüy ya da benzeri bir yapıya rastlanmıyor.

9 – Genel olarak varlık oldukça iri ve şişkin bir karına sahip. Bu duruma sebep olarak bozulmaya başlayan organların ve vücudun salgıladığı gazı gösterebiliriz. Bilirsiniz ki ölmüş bir insan bedeni bile belli bir süreden sonra çürümeye ve şişmeye başlar.

10 – Kollar ve bacaklar vücuda oranla oldukça uygun bir biçimde.

11 – Ellerde ve ayaklarda 6’şar parmak gözlemlenmekte.

12 – Varlığın elinde veya ayağında tırnak benzeri bir yapı görülmemekte.

13 – Cilt rengi bej ya da griye yakın bir tona sahip.

14 – Dişlerinin olup olamadığı veya yapılarının ne olduğu hakkında hiçbir bilgimiz bulunmamakta.

15 – Üreme organları hakkında pek bir bilgimiz olmamasıyla birlikte Vajina benzeri bir bölgeye sahip olduğunu filmde görmekteyiz.

16 – Otopsisi yapılan varlıkla birlikte ele geçen diğer tüm varlıklar tıpa tıp bir birinin kopyası gibi. Varlıkları birbirinden ayırt edecek hiç bir belirgin fiziksel özellik bulunmamakta.

17 – İnsan ve hayvan beyninden çok farklı bir beyine sahipler. Bu yüzden beyinlerinin kapasitesini tahmin etmek bile oldukça zor.

18 – Otopsi sırasında kesilen varlığın vücudundan kan benzeri bir sıvı akmakta. Ama kan benzeri akan bu sıvının ne tür bir sıvı olduğu ve renginin ne renk olduğuna dair bir bilgimiz yok.

19 – İç organları açıldığında bizim organlarımıza hiç benzemeyen bir anatomik bir yapı ortaya çıkıyor.

20 – Beslenme sistemleri…. Katı veya sıvı besin türlerini tanımıyormuş gibi. Zaten ele geçen uzay aracında da hiçbir şekilde gıda maddesine rastlanmamıştır. Bu durumda bizlere bu varlıkların sindirim sistemi gibi rektal bölgelere sahip olmadıklarını göstermektedir.

Olayın gerçekliğine inanan bazı UFO araştırmacıları ve bilim adamları filmin gerçekliğini kanıtlamak üzere filmi yeni baştan incelemeye başladılar. Uzun bir inceleme ve araştırmadan sonra ele geçen bazı kanıtlar doğrultusunda olayın tamamen gerçek olduğuna kanaat getirdi. Halen olaya şüphe ile bakan kesimlere ise hazırladıkları bilgiler ve raporlar çerçevesinde cevap vermeye çalıştılar. Hazırladıkları bir rapor ile Roswell otopsisinin gerçekliğine dair kanıtları tanıkların verdiği ifadeler ve elde ettikleri verilerle birleştirerek kamuoyuna sundular. Gerçekten de araştırmalar inandırıcı bir takım yanıtları taşımaktaydı.
Otopsinin gerçekliğine dair kanıtlar

Filmde görülen duvar saati 1936 yılından beri satılmaktaydı. 1947 tarihinde ve otopsi odasında bulunması ve kullanılması çok doğal bir durumdu.
Odada asılı duran mikrofon 1945’ten beri piyasadaydı.
Bu tartışmalar içerisinde en önemli yeri tutan bir sorulardan biriyse kullanılan malzemelerin ve filmde görülen konteynırın o sıralar kullanılıp kullanılmadığıydı. Bu soruya da cevap şu şekilde verildi: Filmde görülen ameliyat malzemelerinin, 1940’larda otopsilerde kullanılan standart aletler olduğu Amerikan Adli Bilimler Akademisi, Başkan Yardımcısı Profesör Cyril Wecht tarafından doğrulandı.
Cerrahların uzman mı yoksa sıradan ordu mensubu askerler mi olduğu sorusuna da cevap gecikmeden gelmişti. Majestic–12 ait gizli belgelerin çıkmasından sonra UFO çevrelerinde sık sık ismi geçen, bio-fizikçi ve Hava Kuvvetleri Danışma Komitesi üyesi Dr. Detlev Bronk, hiç şüphesiz, bir uzaylının otopsisini yapma konusunda güvenilecek nadir cerrahlardan biriydi. Fakat Dr. Williams Roswell araştırmalarında daha önce hiç sözü edilmemiş yeni bir isimdi. Uzun bir araştırmadan sonra, gerçekten de Dr. Robert Parvin Williams isminde bir doktorun olduğu ve o dönemde Virginia’daki Forth Monroe Üssü’nde genel cerrah asistanı olarak görev yaptığı ortaya çıkmıştır. Yalnızca Dr. Williams’ın adını vermesi bile Barnett’in Ordu hakkında oldukça bilgi sahibi olduğunu göstermektedir.
Cesetlerin gerçek olup olmadığı konusundaki sorularaysa cevap şu şekildeydi. Otopsi filmini inceleyen Sheffield Üniversitesi Adli Patoloji Bölümü’nden Prof. Christopher Milroy, filmdeki görüntülerin insanımsı bir vücuda sahip genç bir kadına ait olduğu sonucuna varmıştır. Milroy, bu kadının beyin yapısının insanınkine benzemediğini belirtmiş ve operasyonun bir cerrah tarafından değil deneyimli bir patolog tarafından yapılmış olduğunu da sözlerine eklemiştir: Tıpkı fizyolog ve bio-fizikçi Detlev Bronk gibi! Daha sonra araştırmacı George Wingfield’la da görüşen Milroy, otopsiye konu olan bedenin “zekice yapılmış bir model bebek değil, bir ceset” olduğunu bildirmiştir.
Filmin tarihi hakkında olan şüpheler ise Kodak film şirketinin yaptığı açıklamalarla aydınlığa kavuşmuştur. Santilli’nin filmin yaşı konusundaki tek kanıtı Kodak’ın film kutuları üzerine işlediği, her yıl değiştirilen ürün kodlarıydı. Araştırmalar sonucunda otopsi filminin üzerinde bulunan, bir kare ve bir üçgenden oluşan kodun Kodak tarafından 1927’de, 1947’de ve 1967’de üretilen tüm filmler üzerinde bulunduğu ortaya çıkmıştır.
Görüntülerin çekiminde kullanılan kamerada o zamanlara aitti ve orduda sıklıkla kullanılan Bell Howell marka bir kameraydı. Görüntüleri alırken yakın çekim yapmak için kameraman Barnett’ın zoom yapamaması hatta bu yüzden otopsisi yapılan varlığa sürekli yaklaşmak zorunda olması da önemli bir kanıttı. Bu arada Jack Barnett Orduda görev aldığı sıralarda Hiroşimaya atılan Atom bombasının patlamasından sonra ortaya çıkan dehşet verici, bulutumsu görüntüyü kaydeden kişidir.
Otopsi filmindeki karelerin gerçek olup olmadığına dair çok güçlü bir kanıtsa gerçek bir fotoğraf uzmanı olan Bob Shell den geldi. Filmin yaşı hakkındaki tartışmaları takip eden fotoğraf uzmanı Bob Shell, problemi kesin olarak çözebileceğini söylemiş ve Santilli tarafından kendisine gönderilen film parçaları üzerindeki incelemelerine başlamıştır. Shell’in araştırmasının ilk sonuçları 19 Ağustos 1995’te açıklanmıştır:
“Kullanılan film, 1940’ların başlarında üretilmeye başlanan ve 1956–57 yıllarında üretimi durdurulan Cine Kodak Super XX marka bir filmdir. Filmin üzerindeki kodlar 1927, 1947 ya da 1967 yıllarına ait olabileceğinden ve bu film 1927 ya da 1967 yıllarında üretilmemekte olduğundan, geriye tek olasılık olarak 1947 yılı kalmaktadır. Resimlerin kalitesi ve filmin bulanıklığı, görüntülerin film çok tazeyken, yani üretiminden sonraki ilk 3–4 yıl içinde, çekildiğini göstermektedir. Bu bakımdan, filmi 1947’nin Haziran ve Temmuz aylarında çektiğini ve birkaç gün sonra da hazır hale getirdiğini söyleyen kameramanın bu açıklamasından şüphe etmek için hiçbir sebep bulunmamaktadır. Filmin fiziksel özellikleri konusunda yaptığım testlere dayanarak, bu filmin kameramanın söylediği zaman ve söylediği şekilde çekilmiş olduğunu doğrulamaya hazırım.”

Shell film üzerindeki araştırmasını 6 Eylül 1995’te tamamlayarak tartışmalara son noktayı koymuştur:

“Roswell filminin ve filmdeki görüntülerin fiziksel özellikleri 1947 yılında üretilen, çekilen ve işlenen bir film olduğunu göstermektedir. ”

Otopsiyle ilgili gizli belgeler

Roswell enkazında ele geçirilen ölü uzaylılar üzerinde gerçekten de otopsi yapıldığını kanıtlayan, Santilli filmi dışında başka belgeler de bulunmaktaydı. ABD Hükümeti’nin Gezegenler arası Olaylar Birimi IPU ve MJ-12 gibi diğer birtakım gizli operasyon grupları tarafından Roswell kazası hakkında hazırlanan raporlar, olay hakkında bilinmeyen pek çok gerçeği gözler önüne zaten sermekteydi. Roswell soruşturmasının en rahatsız edici noktası, kaza yeri yakınlarında bulunan uzaylı bedenlerinin incelenmek üzere kesildiğine ve otopsilerinin yapıldığına dair kayıtlardı. Örneğin bu soruşturmayla ilgili belgelerin birinde, uzay aracının içinde ölü hayvanlara ait parçalar bulunduğu belirtilmekteydi.

Kaza yerinin temizlenmesi sırasında uzaylı bedenlerinden birini ortadan kaldırmaya çalışan bir teknisyen son anda engellenmişti. Bir başka teknisyen, o dönemde “ Dünya Dışı Biyolojik Varlıklar ” adı verilen uzaylılardan birini ceset torbasına yerleştirdikten sonra dört saat boyunca komada kalmıştı. Yine bu operasyon esnasında, üç personel hastalık belirtileri göstermiş ve incelenmek üzere hemen Los Alamos Laboratuvarına götürülmüştü. Bu üç asker, daha sonra ani hastalık nöbetleri ve durdurulamayan kanamalar nedeniyle can verdi. Bu askerlerin üçü de koruyucu elbiseler giyiyorlardı. Bunlardan ikisi uzaylıların vücudundan çıkan sıvıya temas etmiş; diğeri ise itici güç reaktörünün yakınlarındaki bir enkaza girmişti.

Ölen varlıkların otopsileri de net bir sonuca varılmasını sağlayamamıştı. Uzaylıların bir tür toksin zehirlenmesi ya da bulaşıcı bir hastalık dolayısıyla öldükleri düşünülüyordu. Uzaylılardan alınan kan örnekleri Maryland’deki Fort Detrick üssünde saklamaktaydı.

Bunun iki temel nedeni vardı. Birincisi uzaylıların taşıdığı olası bir virüse karşı önlem almaktı, çünkü böyle bir durum karşısında yapılabilecek hiçbir şey bulunmamaktaydı. İkincisi de havadaki radyasyonun New Mexico’ya yayılması tehlikesiydi ki, ordu bu konuda kaygılanmakta haklıydı. Kaza alanının üzerinde yapılan denetleme uçuşları, kaza bölgesinde ve çevresinde yüksek oranda radyasyon bulunduğunu ortaya çıkarmıştı. Ölü uzaylıların bedenlerinin, Ohio’daki Wright Peterson Hava Üssü’ne ve New Mexico’daki AKC laboratuvarlarına gönderildiği söylenmekteydi.

Ele geçen UFO enkazıyla ile ilgili teknik değerlendirme sonuçları

1 – Uzay aracının gövdesi çok dayanıklıydı

2 – Aracın yapılmış olduğu tanımlanamayan materyal çok yüksek ısılara dayanabiliyordu.

3 – Aracın içinde ya da dışında aracın parçalarını bir arada tutacak herhangi bir kaynak ya da dolgu izine rastlanmamaktaydı.

4 – Aracın uçmasına yarayan kanat ya da benzeri bir yapısı bulunmamaktaydı

5 – Ele geçen uzay aracında hiçbir şekilde hava girişi ya da egzoz çıkışı görünmemekteydi

6 – Kontrol panelinde herhangi bir düğme, anahtar, elektrik devresi ya da pedal bulunmamaktaydı.

7 – Ele geçen uzay aracı daire değil daha çok bir üçgenimsi yapıya sahipti.

8 – Araç tam anlamıyla bir mühendislik harikasıydı. Dünya da bu tarz bir araca daha önce hiç rastlanmamıştı. Elde bulunan tüm kanıtlar göz önünde tutulduğunda aracın dünya dışı bir medeniyetin eseri olduğu açıkça anlaşılabiliyordu. Bu aracı kullanan varlıklar bu araç sayesinde gezegenler arası seyahatler yapabiliyorlardı.

9 – Araç, birbirine bağlı bir dizi bobin ve mıknatıstan oluşma nötronik bir motora sahipti.

10 – Dünya dışı bu uzay aracının güç sağlayıcısının içinde, hidrojen-florit gazı, su, uranyum tetraflorit, magnezyum, potasyum, alüminyum, plütonyum, gümüş, berilyum gibi elementler ile kurşun benzeri bir bileşim ve plastik benzeri bir madde bulunmaktaydı

11 – Uzay aracının nasıl çalıştığı bilinmemekteydi, fakat içinde bulunan düz metalik panel sayesinde harekete geçtiği ve hareketlerinin TV benzeri bir monitörden izlendiği düşünülmekteydi. Araçta herhangi bir erzak ya da depo ünitesinin bulunmaması, aracın kısa mesafeli keşif uçuşları için dizayn edildiğini düşündürüyordu. Kaza hakkındaki raporlardan birinde, MIT’in enkazda bulunan mikro elektronik devreler üzerinde yürüttüğü bir çalışmadan bahsedilmiş ve elde edilen bulguların kendilerine stratejik avantaj sağlayabileceği belirtilmiştir.

Kuzey Atacan

By Kuzey Atacan

UFO ARAŞTIRMACISI : KUZEY ATACAN Almanya – Hannover doğumlu olan Kuzey ATACAN, İstanbul’da yaşamaktadır. Öğrenim hayatını yaşadığı şehir olan İstanbul’da Marmara Güzel Sanatlar Akademisi (Grafik Tasarım Bölümünü) bitirmiş. Daha sonraları vatani görevini yapmak üzere kendi isteği ile Afganistan’a NATO bünyesinde barış gücü olarak gitmiştir. Askerlik öncesinde ve sonrasında çocukluğundan beri yaşadığı gözlemler ve yakın deneyimler sonrasında Haktan Akdoğan ile tanışıp Sirius UFO ve Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi ilk kurucu üyelerinden olup dünya çapında bir çok organizasyonda görev almıştır. Daha sonrasında Sirius UFO’dan ayrılarak bağımsız olarak ORİON UFO VE DÜNYADIŞI VARLIKLARI ARAŞTIRMA GRUBU’nu kurmuştur. Orion UFO Araştırma grubu ile ülkemiz genelinde çok geniş bir takipçi kitlesine sahip olmuş ve yurt genelinde bir çok organizasyona ve toplantıya imza atmıştır. 5 Şubat – 26 Aralık arasında 2009 tarihleri arasında canlı olarak yayın yapan 89.4 Yaşam Radyoda ve 104.3 Radio Coll gibi değerli radyolarda UFO gerçeği ile ilgili canlı yayın programı yapmıştır. Türkiye genelinde bir çok önemli dergide, gazetede makaleleri ve röportajları yayınlamış ve okuyucuları tarafından büyük ilgi görmüştür. Aynı zamanda bir çok interaktif web sayfasında, haber portalında da halen yazıları röportajları yayınlanmaktadır. 2010 yılı başlarında ise Kanal T bünyesinde yaklaşık 10’un üzerinde UFO’lar ile ilgili canlı yayın programı yapmış daha sonraları bu programların dikkat çekmesi üzerine 2011 – 2012 yılları arasında Ulusal kanallardan olan Star, Kanaltürk, Atv A haber, Kanal34. Tv Em, Business Channell Türk gibi önemli TV kanallarına konuk olmuş UFO Araştırmacısı olarak adından söz ettirmiştir. 20 yılı aşkın bir süredir UFO araştırmacılığı yanında sık sık UFO gözlemi de yapan Kuzey’in kendisine ait yaklaşık 700 kareden fazla orijinal video ve UFO fotoğrafı bulunmakta ve bu görüntüler bugün bile yurtdışında da yayınlanmaktadır. Kuzey özel ekibiyle aktif çalışma ve araştırmalarına halen devam etmektedir. Kuzey Atacan uzun süren araştırmaları ve gösterdiği büyük başarı sayesinde dünyanın en büyük UFO araştırma merkezi olan MUFON ( Mutual UFO Network)’ un Türkiye bağlantılarından birini oluşturmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir