Hasan Kurt: Peki kimdir bu olayların arkasındaki dünya dışı varlıklar? Nereden geliyorlar?

Kuzey Atacan: Kaçırılma vakalarının %90 oranında griler dediğimiz 1.30 – 1.50 boylarındaki ufak insanımsı varlıklar baş rolü almaktadır. Bunun yanı sıra gemi içerisinde Reptilyan dediğimiz sürüngenimsi bir türde sıklıkla gözlemci olarak görülmektedir. Griler sivri çeneli, geniş ve büyük bir kafaya sahip, siyah badem biçimli içinde göz akı olmayan gözlere, sahip ellerinde 4 adet parmakları bulunan, zayıf yapılı, ince uzun bacaklı, vücutlarında kıl tüy gibi yapıya sahip olamayan varlıklardır. Basit görünümlü burun delikleri vardır. Herhangi bir duygu yansıtmayan ağızları ince bir çizgi halindedir. Üreme organlarına pek rastlanmamakla beraber daha çok klonlama yani kopyalama tekniği ile çoğaldıkları izlenimi vermektedirler. Çünkü canlı ve ölü olarak ele geçen varlıkların hepsi birbirinin kopyası gibi görüntü sergilemektedir. Varlıklar kaçırdıkları ya da temas kurdukları kimselere kendilerinin Zeta Reticuli yıldız sisteminden geldiklerini söylemekteler.

Hasan Kurt: İnsanlar ve hayvanlar ne gibi genetik testlere tabi tutuluyorlar acaba? Bu testlerle neyi amaçlamaktalar?

Kuzey Atacan: Tanıkların ifadelerine dayanılarak hazırlanan kaçırılma raporlarında UFO’lar tarafından kaçırılan insanlar üzerinde 2 tip test ve deney uygulandığı görüyoruz.

1 – Fiziksel testler ve deneyler
2 – Gözlemsel ve yakından inceleme şeklinde yapılan testler ve deneyler

Kişiler laboratuvar benzeri odaya alındıklarında saatlerce çıplak halde süren incelemelere maruz kalmaktadırlar. Odada bulunan grilerce önce gözleri vasıtasıyla bakarak bir tür röntgen misali kişi içsel incelemeye tabi tutulan kişiler adeta beyinlerinin okunduğunu hissetmişlerdir. Ön inceleme bittikten hemen sonra varlıklar gemiye aldıkları kişiyi tıbbi olarak incelemeye başlarlar. Bu işlem öncelikle doku deri tırnak ve benzeri parça alımları ile ivme kazanır. Yapılan incelemeler ilerledikçe kullanılan aletler vücudun her parçasını incelemek için özel olarak tasarlanmıştır ve bunlarla burun, sinüsler, gözler, kulaklar, kollar, bacaklar, ayaklar, karın, jenital organlar ve bazen de göğüs bölgesi incelenir.
Bazı durumlarda kaçırılan kişinin beynine ameliyat yapıldığı ve sinir sistemine müdahale edildiği belirtilir. Bunların yanında uzaylıların en çok önem verdikleri kısım insanların üreme organlarıdır. Kullandıkları aletlerle karın bölgesinden ya da jenital organlardan girerek erkeklerden sperm, kadınlardan yumurta örnekleri alırlar. Bu işleme maruz kalanlar uzaylılar tarafından hamile bırakıldıklarının, daha sonra bu ceninlerin vücutlarından alındığını iddia ederler. Ayrıca bu kişiler, vücutlarından alınan ceninlerin geminin çeşitli bölümlerinde birtakım işlemlere maruz bırakıldığının ve daha sonra bunlarla uzaylı-insan karışımı melez bir ırk yaratıldığına şahit olduklarını belirtirler. Gemi içerisinde bu yöntemle büyütülmüş çocuk, genç ve yetişkin kişiler bulunur ve uzaylılar bu insanların bizim özelliklerimizi taşıdığı açıkça bellidir.  Yapılan çalışmalar detaylı analiz edilip gözlemlendiğinde bu deney ve testlerin daha çok yarı bizlerden yarı onlardan melez bir ırk yaratma çabası içinde oldukları açıkça anlaşılmaktadır. Ancak yıllardır süre gelen bu deneylerin incelemelerin bitmemiş olması yalnız çoğalma ve melez bir ırk yaratma çabası içinde olmadıklarının da bir göstergesidir. Kaçırıldığını açıklayan ve hipnozla bu gerçeği anımsayıp unuttuğu bazı anları hatırlayan kimseler bazı varlıklardan edinilen bilgiler ışığında bu testlerin insan DNA’sındaki duygu kodlarının deşifre edilmesi şeklinde olduğunu belirtmektedir.

Hasan Kurt: Cem Bey sizin de bu konuya eklemeleriniz olacak mı? Sizde Kuzey beyle birlikte uzun süredir bu kaçırılma olaylarını takip ediyorsunuz.

Cem Çorapçı: Tabiyki şu şekilde birkaç ekleme yapayım. Kaçırılan kişiler üzerinde yapılan inceleme ve testler kişiler üzerinde hem fiziki hem de ruhsal açıdan önemli etkiler bırakmaktadır. Tıbbi testlere tabii tutulan bu insanlar, vücutlarında ortaya çıkan kesik, çürük ve yara izlerinin gemide yaşadıkları işlemler sonucu ortaya çıktığından şüpheleri olmadığını söylüyorlar. Ayrıca birçok kadın tanık, kaçırılmadan önce hamile olduklarını, gemide uygulanan işlemlerden sonra hamileliklerinin sona erdiğini belirtiyorlar. Bu deneyimleri yaşayan birçok kişi, sonraki günlük hayatlarında evlerinde ve iş yerlerinde kullandıkları bir takım elektrikli aletlere dokunduklarında bu aletlerin düzgün çalışmamaya başladığını görmüş.
Bu tarz olaylar sonrasında sıklıkla rastlanan bir durum da uzaylıların bir takım izleme aygıtlarını bu insanların vücuduna yerleştirmeleri. Bu aygıtlar özellikle kafatasının içine ya da burun gibi bölgelere yerleştiriliyor. Böylece temas kurdukları bu insanların gerek fiziksel gelişimini gerekse şuursal aktivitelerini 24 saat izleyebiliyorlar. Bu aygıtlar deri altına yerleştirilen küçük nodüllere benziyorlar. Birçok kaçırılma ve alıkonulma vakasında bu türden izleme aygıtlarına (İmplant – Mikroçip) rastlanılmıştır.

Hasan Kurt: İnsanların vücutlarında tespit edilen bu Mikroçipler daha sonraları vücuttan ne şekilde alınıyor. Ne şekilde inceleniyorlar?

Cem Çorapçı: Olayı yaşayan kişilerin kişisel istekleri doğrultusunda bu deri altına yerleştirilmiş parçacıklar bu konuda uzman bilim adamları ile irtibata geçip bu mikroçipleri çıkarttırıp elektromisroskobik ortamda analizlerden geçirtmişlerdir.
Bu olayların anımsanması veya aynı olayların bir benzerinin tekrardan yaşanması sonrasında insanların hayatlarının çoğu zaman olumsuz yönde tamamen değiştiği kesin olarak bilinmektedir.

Hasan Kurt: Gerçekten çok ürkütücü ve bir o kadar ilgi çekici bir olaylar dizisinden bahsediyorsunuz. İnanılır gibi değil. Peki bu vakalar dünyanın her yerinde yaşanıyor dediniz, acaba ülkemiz içerisinde de size gelen bu tarz vakalar var mı?

Kuzey Atacan: Evet var Hasan Bey gerek bana gerekse cem beye yurt genelinden hatta gurbetçi vatandaşlarımızdan sürekli bir bilgi akışı var. Yurdumuzun her köşesinden insan bu tip olaylar yaşadıklarını rapor ediyorlar. Bizlerde bunları mümkün olduğunca iyi inceleyip aradan yanıltıcı olanlarını eleyip, kanıtı olan ikna edici vakaları detaylı incelemelere tabi tutuyoruz. Şu an Cem beyle iki vakayı özellikle yakından takip ediyoruz. İsimlerini kendi rızaları dışında henüz veremeyeceğimiz iki bayanda birtakım bulgulara ve kaçırılma ibarelerine rastladık. Yakında inşallah bu kişileri ve yaşadıklarını sizlere bizzat kendi ağızlarından paylaşacağız.

Hasan Kurt: Muhteşem bir haber. Sanırım bunu ilk defa bizimle paylaşıyorsunuz? Çünkü daha önce bir açıklama duymamıştık basında. Peki son birkaç sorum daha olacak. Kaçırıldığını düşünen birisi bundan nasıl emin olabilir ne gibi emareleri var bu vakaların?

Kuzey Atacan: Yukarıda da belirttiğimiz gibi kişilerin kendilerince bu olayları aydınlatmaları ve çözmeleri hiçte sanıldığı kadar kolay değil. Bu işi zorlaştıran en önemli sebepse kaçırılanların büyük bir kısmının yaşadıklarını daha sonraları hemen unutmalarıdır.  Kaçırılmalar sonrasında, yaşananlar unutuluyor ancak varlıklarca gemilere alınan tanıklar, gittikleri ipnoz uzmanlarınca yapılan ipnoz seansları sonrasında her şeyi yeniden hatırlamayı başarıyorlar. Olayları hatırlayan tanıklar hemen sonrasında verdikleri ifadelerde kaçırılma vakalarında saptanan birçok ortaklarının olduğunu fark ediyor.

Nerdeyse birbirleriyle hiç alakaları olmayan insanlar bile tıpa tıp aynı hadiseleri ifade edip rapor ediyorlar. Kaçırılan kişi ipnoz seansına girmeden bedeninde ameliyat izleri, hatta bazen giysilerinde kan lekesi de görse, önceki gece başına gelenlerle ilgili kesinlikle bir şey hatırlayamıyor. Bu yüzden gri varlıklarca yapılan alıkonulma vakaları yıllar sonra ancak gün yüzüne çıkma imkânı bulabiliyor.  Bazı kişilerde kısmi hatırlamalar olurken bunlar çeşitli şekiller de ve zamanlarda meydana gelebiliyor. Olay anıyla ilgili anılar rüyalarda küçük vizyonlar şeklinde belirmeye başlıyor. Ya da kişi, daha önceleri hiç merakı yokken, zamanla UFO’lar ve dünya dışı varlıklarla ilgili konulara karşı büyük ilgi göstermeye başlıyor. Az önce de belirttiğimiz gibi tam olarak bir hatırlama ya da geriye dönüşse uzmanlarca yapılacak ipnoz seansları sonrasında sağlanabiliyor. Kaçırılma vakalarının ilk başlangıcı kişinin bulunduğu noktadan tanımlayamadığı bir ses sonrasında UFO’ya alınmasıyla başlıyor.

Kişi ilk adım olarak kulağında tarif edemediği küçük bir motor sesi işitiyor ve sesin tüm vücudunu sarmasıyla heyecanlanmaya başlıyor. Kişinin yatak odasında yaşanan olaylarda yatağın hemen ayak ucu kısmında nereden ortaya çıktığı anlaşılamayan iki ya da üç, gri varlık beliriyor. Sessiz bir biçimde kaçırılacak olan şahsı izliyorlar. Kişi onları fark edip bağırmak ya da kaçmak istediğinde bunu kesinlikle başaramıyor. Çünkü ilk olarak işittiği sesle birlikte tüm vücudu tam anlamıyla kısmi bir felç durumuna maruz kalıyor. Bu durumu izleyen olaylar serisi kişinin üzerine gönderilen bir ışık huzmesiyle yukarıda bulunan UFO’ya taşınmasıyla devam edip gidiyor. UFO’larla ilgili bazı özel rüyaların görülmesi de kaçırılma olayları hakkında elde edilebilecek önemli bir ip ucudur. Kaçırılma olaylarıyla ilgili diğer bir kriter de “Kayıp Zaman” dilimleridir. Kişi ya da kişiler UFO içinde geçirdikleri birkaç saat ya da günlük zaman dilimleriyle ile ilgili hiçbir şey hatırlamıyorlar. Tıpkı hepimizin görüp de sabaha hatırlayamadığımız rüyalarımız gibi.
Aslında kişiler bu olayları isteyerek unutmuyorlar tam tersine varlıklarca bilinçlice unutturuluyorlar. O an içinde yaşanan tüm saniyeler ve saatler hafıza kaybı gibi bir yöntemle gizlenmeye çalışılıyor. Bu geçen uzun süre zarfları içerisinde griler ya da diğer dünya dışı varlıklar hiç kimselere sezdirmeden bilimsel projelerini bir an önce bitirmeye çalışıyorlar.